У нас вы можете посмотреть бесплатно İRAN VE MODERN TARİH - COŞKUN FAİK KAVALA или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
DEVRİMİNİZİN SESİNİ DUYDUM Sayın Coşkun Faik Kavala tarafından bir önceki sunumun devamı olan Modern İran’ı ya da günümüz İran’ını anlatan yeni bir sunumla bizlere merhaba diyor. Ana sorunun “Türkiye İran Olur mu?” olduğunu bunun içinde öncelikle “İran Devrimini” incelekle işe başlamış. İran’ı kendine özgü yapan bir özellik din olgusu. Yani Zerdüşt’ilikten beri bir ruhban sınıfı var ve bu yapı paralel yapı. Yani daha İslam yokken bile böyle. Şia döneminde şah İsmail’in 1501 de Tebrize girip Şiayı resmi mehzep ilan ederek diğer mesleklerin reddi çok önemli bir kırılma noktası. İran’da Türkiye’deki gibi çok farklı mezhep anlayışı yok. Safevilerden itibaren kum ve neşet gibi şehirlerde okuyup Ayetullah olan hiyareaşik bir yapı söz konusu. Bir dualite anlayışı, ahura mazda ile ehrimende savaşı hala sürmekte bu topraklarda. Halklar arasında bazı farklıklar var. Bu durum Türkiye ile benzerlik olarak kabul edilebilir. Safavilikten sonra ayna kari sanatının, ziyaretgahların bulunuşu bu türbelerin yapılması ve ziyareti Sunni dünyadan farkı olarak söylenebilir. İranda tasvir sanatının geliştiğini görüyoruz. Bu da ayrı bir farklılık. Nadir şah döneminin en son bozkır savaşçısı. Doğunun Napolyon’u deniyor. Hindistan, orta Asya toplulukları ve Osmanlılarla savaşıp başarılar elde ediliyor. Bu dönemde şiaların mollaları da canlanmaya başlıyor. Kerim han Türk kökenli bir hanedan olarak Kaçar hanedanı dönemini başlatıyor. A Muhammet Han başkenti Tahran’a taşıyor. Daha kuzeyde kendi topraklarına yakın Azerbaycan Horasan bölgesi, Acem diyarı deniyor o sırada. Ancak bu hükümdar zalim bir hükümdar. Bu dönem İran’ın batıya karşı güç kaybettiği bir dönem. Kaybedilen Rus savaşları var. Bunun neticesinde Azerbaycan kuzey ve güney Azerbaycan diye ikiye ayrılıyor. Aslında bu mücadelenin o sıralarda Rusya ile İngiltere arasındaki bir güç mücadelesi olduğu söylemek mümkün bu cendere halen devam ediyor Amerika ve Çin arasında.B Bu kayıplar karşısında yenilik hareketi başlıyor. Nasurettin şahın modernleşme çabaları, Başbakan Emir Kebir döneminde yapılan modernleşme çalışmaları ilk üniversiteyi kurulması ama başbakan ama Nasurettin şah tarafından boğdurulması. O dönemde modernleşmeyi engellemeye çalışan bir grup var. İslamcılığın doğuşunun atası olan Cemalettin Afgani figürü tanıtılıyor sunumda. Bu etki Türkçülük akımının doğmasına neden olmuştur. Bahaniliğin ortaya çıktığı bir dönem, Ayetullah kavramının ortaya çıktığı bir dönem aynı zamanda. Yabancılara verilen tavizlere karşı ilk olarak tütün direnişi başlıyor. 1906 da anayasa devrimi oluyor. Bu devrim aslında Rus-Japon savaşına dayanıyor. Rusya yenilince Rusya’da ihtilali başlıyor. Mutlak monarşi olan Rusya’yı Japonya’nın yenmesi Türkler tarafında mutlak bir sevinç yaratıyor. Meclis sistemi işe yarıyor kavramı oluşuyor. Bir anayasa çok önemli ve Rusya’yı yendi düşüncesi oluşuyor. İran Avrupa’ya çok uzak bu sebeple Avrupa gibi düşünen yok İran’da. Devrim düşüncesi okumuş kesim olan ulema kesimi içerisinde yer buluyor. Ama ulemada ikiye ayrılıyor. İslam’dan uzaklaşmadan ilerlemek isteyenler ve modernleşmek isteyenler. Bu esnada, İran’ın kuzeyi ve güneyi İngiliz ve Rus etki alanına ayrılmış durumda. Başlangıçta anayasa kavramını Ruslara karşı destekleyen İngilizler etki alanlarını artırınca bu düşünceden vaz geçiyorlar. Bu bölünme Türkiye’de de infiale yol açıp İngilizler bizi de bölecekler korkusu yaratıyor William Okdarsky adındaki İngiliz, İran’da petrol buluyor. Petrol çıkaran ülke gelişmiş bir ülke değilse tam bir bela haline geliyor. Büyük güçler bu ülkelerin diktatörlükle yönetilmesini sadece onunla muhatap olunmasını ister. İşte bu aşamada ilk olarak BP İran’da kuruluyor. Fazullah Nuri, Humeyni düşüncesinin ilk kişisidir. İnsanların şeriata göre yaşayalım diyen kişidir. 31 Temmuz 1909 da Fazullah Nuri idamı ile Türkiye’de 19 Temmuz 1909 Derviş Vahdeti idamı (31 Mart vakası) ile paralellik var. Yine bu olaylardan sonra ittihat ve terakkinin yönetime gelmesi, İran’da da benzeri bir yönetimin meydana gelmesi yine benzerlikler yaratıyor. 1919 yılı İran tarihinin en kötü yıldır. Açlıktan ölümler olmuştur. 8 milyon İranlı, İngilizler yüzünden öldü deniyor bu yılda. Kaçar hanedanın etkisini yitiriyor İran’da. Bu yılda aynı zamanda Rıza Pehlevi doğuyor. Bu arada kuzeyden komünizm tehdidi oluşuyor. Bu Bolşevik gücün savaşları kazanması, İngilizleri korkutuyor. İngiltere için Hindistan’ın kaybedilmesi korkunç bir düşünce. Hindistan ile Bolşevikler arasında bir tampon bölge ihtiyacı doğuyor. Rasht bölgesi dağlık bir bölge bu bölgede isyan hareketleri başlıyor. İran’da bir otoriteye ihtiyaç var. Rusların kazak birliğinde eğitim almış olan Rıza Hanı desteklemek kararı alınıyor. İngilizler o an için korku ile sarıldıkları ilk adam Rıza Hanı şah yapıyorlar. Şah İngilizler ile anlaşmış değil ama İran halkı bunu böyle algılamıyor İngilizlerin kuklası olduğu düşünülüyor. (Hasan Takizade 1921 de iran batılışmak zorundadır. Bunu ancak bir diktatör başarır diye yazısı vardır.) (Devamı var)