У нас вы можете посмотреть бесплатно (225) Hutbe-i Şamiye (37) Sh 499 | Hakikat Çekirdekleri (44-55) Güzel gören güzel düşünür или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
AvAliKurt ile Mektubat derslerini yayınladığımız bu kanal dışında, Risale-i Nur Külliyatı’ndan Sözler Mecmuası derslerini de yeni kanalımız olan "Risale-i Nur Dersleri Ali KURT" adresine abone olarak takip edebilirsiniz. İrademiz dışındaki YouTube reklamları nedeniyle arzu eden kardeşlerimiz Premium üyeliğine geçerek dersleri reklamsız olarak izleyebilirler. / @risale-inurdersl... Mektubat Mecmuası el-Hutbetü'ş-Şâmiye Tercümesi, Sayfa 499, 500, 501 (Mektubat Mecmuası Osmanlıca Orijinal Nüsha, Hayrat Neşriyat) SAYFA 499 36- Menfaat üzerine dönen siyâset, canavardır. 37- Aç canavara karşı tahabbüb, merhametini değil, iştihâsını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister. 38- Zaman gösterdi ki, cennet ucuz değil. Cehennem dahi lüzûmsuz değil. 39- Dünyaca havâs tanınan insanlardaki meziyet, sebeb-i tevâzu‘ ve mahviyet iken, tahakküm ve tekebbüre sebeb olmuştur. Fukarânın aczi, avâmın fakrı, sebeb-i merhamet ve ihsân iken, esâret ve mahkûmiyetlerine müncer olmuştur. 40- Bir şeyde mehâsin ve şeref hâsıl oldukça, havâssa peşkeş ederler. Seyyiât olsa avâma taksîm ederler. 41- Gaye-i hayâl olmazsa veyahud nisyân veya tenâsî edilse, ezhân enelere dönüp etrafında gezerler. 42- Bütün ihtilâlât ve fesâdın asıl ma‘deni ve bütün ahlâk-ı rezîlenin muharrik ve menbaı, tek iki kelimedir: Birinci kelime: “Ben tok olsam, başkası açlıktan ölse bana ne” İkinci kelime: “İstirâhatim için zahmet çek. Sen çalış, ben yiyeyim.” Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devâsı var ki, o da vücûb-u zekâttır. İkinci kelimenin devâsı, hürmet-i ribâdır. Adâlet-i Kur’âniye âlem kapısında durup, ribâya “Yasaktır, girmeye hakkın yoktur” der. Beşer bu emri dinlemedi. Büyük bir sille yedi. Daha müdhişini yemeden dinlemeli. 43- Devletler, milletler muhârebesi, tabakāt-ı beşer muhârebesine terk-i mevki‘ ediyor. Zîrâ beşer esîr olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez. 44- Tarîk-i gayr-i meşrû‘ ile bir maksadı ta‘kîb eden, gāliben maksûdunun zıddıyla cezâ görür. Avrupa muhabbeti gibi gayr-i meşrû‘ muhabbetin âkıbetinin mükâfâtı, mahbûbun gaddarâne adâvetidir. 45- Mâzîye, mesâibe kader nazarıyla; ve müstakbele, meâsîye teklîf noktasında bakmak lâzımdır. Cebir ve İ‘tizâl burada barışırlar. SAYFA 500 46- Çaresi bulunan şeyde acze, çaresi bulunmayan şeyde cezaa ilticâ etmemek gerektir. 47- Hayatın yarası iltiyâm bulur. İzzet-i İslâmiyenin ve nâmusun ve izzet-i milliyenin yaraları pek derindir. 48- Öyle zaman olur ki, bir kelime bir orduyu batırır. Bir gülle otuz milyonun mahvına sebeb olur. (Hâşiye) Öyle şerâit tahtında olur ki, küçük bir hareket, insanı a‘lâ-yı illiyyîne çıkarır. Ve öyle hâl olur ki, küçük bir fiil, insanı esfel-i sâfilîne indirir. 49- Bir tane sıdk, bir harman yalanları yakar. Bir tane hakîkat, bir harman hayâlâta müreccahtır. لَا يَلْزَمُ مِنْ لُزُومِ صِدْقِ كُلِّ قَوْلٍ قَوْلُ كُلِّ صِدْقٍ Her sözün doğru olmalı. Fakat her doğruyu söylemek, doğru değil. 50- Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır. 51- İnsanları canlandıran emeldir. Öldüren yeistir. 52- Eskiden beri i‘lâ-yı Kelimetullâhı ve bekā-yı istiklâliyeti ve İslâm için farz-ı kifâye-i cihâdı deruhde ile kendini, yekvücûd olan âlem-i İslâma fedâya vazîfedâr ve hilâfete bayrakdâr görmüş olan bu devlet-i İslâmiyenin felâketi, âlem-i İslâmın saadet ve hürriyet-i müstakbelesiyle telâfî edilecektir. Zîrâ şu musibet, mâye-i hayatımız olan uhuvvet-i İslâmiyenin inkişâfını hârikulâde ta‘cîl etti. 53- Hristiyanlığın malı olmayan mehâsin-i medeniyeti ona mal etmek; ve İslâmiyet’in düşmanı olan tedennîyi ona dost göstermek, feleğin ters dönmesine delildir. 54- Paslanmış bî-hemtâ bir elmas, dâimâ mücellâ cama müreccahtır. 55- Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise ma‘neviyâtta kördür. Hâşiye: Sırp bir neferin Avusturya velîahdına attığı bir tek gülle, eski harb-i umûmîyi patlattırdı. Otuz milyon nüfûsun mahvına sebeb oldu. SAYFA 501 56- Mecaz, ilmin elinden cehlin eline düşse, hakîkate inkılâb eder. Hurâfâta kapı açar. 57- İhsân-ı İlâhîden fazla ihsân, ihsân değildir. Her şeyi olduğu gibi tavsîf etmek gerektir. 58- Şöhret, insanın malı olmayanı dahi insana mal eder. 59- Hadîs, ma‘den-i hayat ve mülhim-i hakîkattir. 60- İhyâ-yı dîn, ihyâ-yı millettir. Hayat-ı dîn, nûr-u hayattır. 61- Nev‘-i beşere rahmet olan Kur’ân, ancak umumun, lâakal ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabûl eder. Medeniyet-i hâzıra, beş menfî esas üzerine teessüs etmiştir: 1- Nokta-i istinâdı kuvvettir. O ise, şe’ni tecâvüzdür. 2- Hedef-i kasdı menfattir. O ise, şe’ni tezâhümdür. 3- Hayatta düstûru, cidâldir. O ise, şe’ni tenâzu‘dur. 4- Kitlelerin mâbeynlerindeki râbıtası, âharını yutmakla beslenen unsuriyet ve menfî milliyettir. O ise, şe’ni müdhiş tesâdümdür. 5- Câzibedâr hizmeti, hevâ ve hevesi teşcî‘ ve arzuları tatmîndir. O hevâ ise, insanın mesh-i ma‘nevîsine sebebdir.