У нас вы можете посмотреть бесплатно Vatan Hainliğiyle Suçlanan NAZIM HİKMET Gerçekte Kimdir? 8 Kadın 7 Evlilik ve Uğursuz Bir Son... или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
                        Если кнопки скачивания не
                            загрузились
                            НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
                        
                        Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
                        страницы. 
                        Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
                    
#nazımhikmet #şakirpaşaailesi #şakirpaşa #necipfazılkısakürek #kitap #yeşilçam #eskiler #deprem #istanbuldeprem #depremi #haber #gündem #sondakika Ancak işler Nazım'ın planladığı gibi gitmedi. Beklenen af gerçekleşmemişti. Münevver de böyle bir riske girmek istemedi ve kocasına döndü. Nazım da Piraye'yi kaybettiğiyle kaldı. Ona af dilemek için bir mektup yazdı. Ancak Piraye, ölse de aşkından, bir daha Nazım'a hiç dönmedi… Bir kısmı şöyleydi mektubunun: “Pirayem, Kızıl saçlı bacım benim, Seni arkadan bıçakladım. Bir damlası benim damarlarımdaki bütün kana bedel kanınla boyandı ellerim. Yeryüzündeki hiçbir insan hiçbir insana benim sana yaptigim kötülüğü yapmamıştır. Bütün bunlara rağmen gel. Sana ” Gel ” diyecek kadar yüzsüz ve alcaksam ne halt edeyim öyleyim işte. Fakat gel. Oğlumuz Mehmet’in başı için gel ve ben kalan ömrümde ona layık bir baba olmak fırsatını kazanabileyim. Senin yüzüne nasıl bakabilecegimi bilemiyorum. Seninle karşılastığım anda ayaklarının dibine yıkılacağım belki. Belki de sadece bayrağını kendi eliyle düşmana teslim etmiş bir hainin cesaretiyle yüzüne bakmaya calışacağım. Belki de tek kelime söylemeden gözlerimi iskarpinlerine dikip oturacağım. Fakat gel. Hayatım yalnız kendime ait olsaydı gebermeyi çoktan tercih ederdim. Piraye ile yaşadığı bu durumdan sonra, nihayet af çıkmıştı. Yıl 1950ydi. Nazım ile Münevver vakit kaybetmeden evlendi. Bu evlilikten Mehmet Nazım adında bir çocukları olacaktı. Nazım tam huzura kavuştum derken 48 yaşında askere çağrıldı vatani görevini yapacaktı ancak suikaste uğrayacağı dedikoduları gittikçe gerçekçi bir hal almaya başlayınca o da çocuğunu ve münevveri geride bırakıp rusyaya kaçmak zorunda kaldı. Devlet nazıma sürekli ülkene dön çağrıları yapsa da nazım olacakları tahmin edebildiğinden dolayı dönmedi ve 1951 yılında bakanları kurulu nazımı türk vatandaşlığından çıkardı. Ülkesinde eşitliği adaleti savunan güçsüzün yanında duran o sürekli aşık olan adam artık o sevdiği ülkenin vatandaşı değildi. Ardından büyük dedesi Mustafa Celalettin paşanın memleketi olan polonyanın vatandaşlığına geçerek borzeçki soyadını aldı. Yurt dışında faaliyetlerine devam eden nazım hikmet Bulgaristan Macaristan Fransa küba mısır gibi dünya ülkelerini dolaştı. Savaş ve emperyalizm karşıtı konferanslar ve radyo programları düzenledi. Münevver, ancak 1961'de İtalyan yazar Joyce Lussu'nun yardımıyla Nazım'ın yanına Varşova'ya gitti. Ancak aşksız yapamayan nazım varşova da kendisine yeni bir hayat kurmuştu ve vera ile evlenmişti Vera onun en büyük aşklarından biri olacaktı ama nazım moskovaya ilk kaçtığı zamanlarda önce başka bir kadınla tanışmış evlenmişti kadının adı galina grigoryevnaydı. Nazım'ın hayatını paylaştığı; ama hiç şiir yazmadığı tek kadındı. Münevver bu aşamayı kaçırmış, Vera ile karşılaşmıştı. Nazım ve Vera, 1956'da, Vera henüz 24 yaşında iken tanıştılar; 1960'ta evlendiler. Bundan sonra tüm şiirlerini Vera için yazdı Nazım... Aşktı, gerçekti. Ölümün gerçekliği ile karşılaşana kadar, Vera ile doyasıya yaşayacaktı aşkını. Vakitleri az kalmıştı aslında. Nazım 3 Haziran 1963'te hayata ve Vera'ya veda edecekti. "Gelsene dedi bana Kalsana dedi bana Gülsene dedi bana Ölsene dedi bana Geldim, kaldım, güldüm, öldüm…"bu şiiriyle veda edecekti veraya. Sadece aşklarıyla değil politik kişiliğiyle de hep öne çıkan bir isimdi nazım. Yazdığı dizeleri dillerden düşmeyen besteler haline gelen, siyasi, edebi ve sosyal kişiliğiyle de fırtınalı bir yaşam öyküsüne sahip nazım komünist edebiyatın romantik temsilcisi olarak sürekli baskılara maruz kaldı. Geniş şiir arşivi, defalarca tutuklanması ve sürgün zamanlarıyla hayalini kurduğu aydınlık bir topluma asla ulaşamadı. Adının dahi anılmadığı dönemde yasaklı olan eserlerini Orhan selim, Ahmet oğuz, Ercümen er ve mümtaz Osman isimleriyle yayınladı eserleriyse 50 den fazla dile çevrildi.1928 de baküde güneşi içenlerin türküsü yayınlandı. 1929 da ise putları yıkıyoruz isimli bir yazı hazırlayıp aldülhamit hak Tarhan, Mehmet emin Yurdagül gibi dönemin isim yapmış yazarlarına sert göndermeler yaptı sebebiyse bu yazarların faşizme destek vermesiydi. Yine 1929 da 835 satır, jokond ile si-ya-u, 1930 da varan 3+1+1=1 kitaplarını yayınladı. Yine aynı yıl salkımsöğüt ve bahri hazer şiirlerini plak olarak kaydetti. Plak büyük bir ilgi görünce yazdığı şiirler yüzünden ona dava açıldı. 1932 de benerci kendini niçin öldürdü ve gece gelen telgraf kitapları yayımlandı. Yine 1932 de kafatası, 1933 de bir ölü evi adlı oyunları İstanbul şehir tiyatrosunda yayınlandı. 1935 de akşam gazetesinde Orhan selim takma adıyla fıkralar yazmaya başladı. Yine aynı yıl taranta babu’ya mektuplar isimli kitabını yayımladı. Unutulan adam isimli oyunu tiyatro sahnelerinde boy gösterdi. Simavne kadısı oğlu şeyh Bedrettin destanı kitabıysa 1936 da yayımlandı. #nostalji #şiir #yeşilçam