İslam ile Hıristiyanlık Kıyaslanamaz! скачать в хорошем качестве

İslam ile Hıristiyanlık Kıyaslanamaz!

Bir kaç videodur Hıristiyanlıktan bahsediyoruz. Bu videoların sonucunda güzel dinimiz İslamiyet’in, asli yapısını koruyamamış Hıristiyanlık gibi olmadığını iyice anlamış olalım istiyorum. Bozulma bir yerden başlarsa artık onu bir noktada durdurmak son derece zordur, diğer yerlere de sirayet eder dağılır. Kasadaki bir tane çürük meyvenin, diğerlerinin çürümesini tetiklediği gibi.. Hıristiyanlık bu bahsettiğimiz bozulmadan fazlasıyla hissesini almıştır. Kendi belirledikleri İncillerinde, fakirlik sonuna kadar rağbetlendirilmiş, köpeklerle birlikte çöplüklerde eşelenmek özendirilmiş, zengin birisinin cennete girmesinin devenin iğne deliğinden geçmesinden daha zor olduğu ifade edilmiştir. Bununla birlikte binler köle ve şato sahibi kiliseler çoğalmış, kilise hazineleri altınlardan dolup taşar bir hale gelmiştir. “Endüljans” denilen belgelerle yüksek bağış sahiplerine kiliseler eliyle cennetten araziler dağıtılmıştır. İngiltere topraklarının yaklaşık üçte biri Kilisenin tapulu malı haline gelmiş, halk, verdikleri ağır vergilerin yanında haftanın bir günü de Kilise arazilerinde ücretsiz çalışmak mecburiyetinde bırakılmıştır. Cevabı verilemeyen sualler “gizem” kılıfına sarılarak “Tanrının bunun açıklanmasına izni yok” denilmiş, böylece tamamen dogmatik bir yapı oluşturulmuştur. Bu yapıyı sorgulayan düşünen beyinlere karşı Engizisyon mahkemeleri devreye alınarak üç asırda 30 bini yakılmak suretiyle 300 bin insan Kilise dogmalarına karşı geldikleri için türlü şekillerde idam edilmişlerdir. Dolayısıyla tüccar sınıfının da desteğiyle gün be gün güçlenmeye başlayan Kilise karşıtı gruplarda Hıristiyanlığın bilim ve akılla uyuşmasının mümkün olmadığı kanaati iyice pekişmiştir. Avrupa’da bir insan Hristiyan’sa başka bir ifadeyle eğer dindarsa o insan bilimsel olamaz! Bu, tartışılmaz bir hüküm haline gelmiştir. Kuvvetle muhtemel eğer biz de Avrupa’da olmuş olsaydık varacağımız sonuç farklı olmazdı diye düşünüyorum. Fakat yapılan en büyük hata maalesef bundan sonra başlıyor… Avrupa’da yazılmış kitapları Türkçeye tercüme edenler oradaki “din” kavramını Hıristiyanlık olarak özellikle altını çizerek ifade etmeleri gerekirken ya cahilliklerinden ya da İslamiyet’e olan düşmanlıklarından ötürü kasıtlı olarak kelimeyi İslamiyet’i de içine alacak genellikte kullanıyorlar. Bu kıyas-ı maal fârıktır sevgili arkadaşlar. Yani birbirine benzemeyen şeyler arasında yapılan bir kıyastır; doğru olmayan ve hakikate uymayan bir mukayesedir. Çünkü İslam tarihine dikkat ederseniz; Müslümanlar dinlerine ne zaman samimi bir şekilde sarılmış, o zaman büyük bir terakki ve yükseliş yaşamışlar. Ne zaman dinde laubalilik, lakaytlık baş göstermiş, o zaman da maalesef tabirimi bağışlayın ayaklar altında sürünür bir hale gelmişiz. Avrupa ise bunun tam tersidir. Hıristiyanlığın hakim olduğu ortaçağda, skolastik döneminde tam bir karanlık devir yaşayan Avrupa, ne zaman Hıristiyanlığın prangasından kurtulmuş, o oranda akla yanaşarak medenileşmiştir. Dolayısıyla yüce dinimiz İslamiyet’in kıymetini bilelim arkadaşlar. Bilelim ki onu kurda kuşa yem etmeyelim. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin şu harika tespitiyle konuyu tamamlamış olalım: “Eğer biz doğru İslamiyet’i ve İslamiyet’e layık doğruluğu hal ve hareketlerimizle bir gösterebilsek, diğer milletler fevc fevc gelip İslamiyet’e dahil olacaklar.” Fert fert, birey birey Üstad Bediüzzaman’ın belirttiği örnek Müslümanlar olabilmeyi Rabbim hepimize nasip etsin. Amin.