У нас вы можете посмотреть бесплатно Geçmişten günümüze icatlar ve teknoloji | 1. Bölüm или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Geçmişten Günümüze İcatlar ve Teknoloji - 1. Bölüm Ateşin Kızılcımından Ampulun Aydınlığına... İnsanoğlunun icatlar serüveni, en temel ihtiyacımız olan hayatta kalma mücadelesiyle başladı. Bu kapsamda doğanın zorlu koşullarını alt etmek, yiyecek bulmak ve bir barınak inşa etmek atılan ilk adımlardı. Ancak insanın hikayesi hiçbir zaman yalnızca ihtiyaçlardan ibaret olmadı. Çünkü ihtiyaçlarımızı karşılamak; doğayı şekillendirme tutkumuz, bilinmeyeni keşfetme merakımız ve daha güvenli, daha konforlu bir yaşam özlemimiz karşısında sönük kalıyordu. Bir de hayat verdiğimiz icatların yalnızca çözümlerden fazlasına dönüştüğünü görmek. Bu tam anlamıyla insan aklının zaferi demekti. Bu zafer zamanla bilimin ta kendisine dönüşecek, insanlığın bu doğrultuda attığı her adım ise bizleri günümüz teknolojisine taşıyan birer bilimsel çalışmaya halini alacaktı. İlkel atalarımız, taşları işleyerek avlanma, kesme ve kendini savunma araçlarına dönüştürdü. Bu basit görünen icat, o dönem yaşamın her alanında devrim yaratmıştı. Aradan yaklaşık yarım milyon yıl geçmiş, insanlığın doğayı kontrol altına alma serüveni, ateşin bulunmasıyla bir dönüm noktasına girmişti. İnsanlık göçebe yaşamdan yerleşik hayata geçebilmek için yaklaşık 1 milyon 490 bin sene bekleyecekti. Nihayet milattan önce 10 bine gelindiğinde Tarım devrimi sayesinde insanlığın göçebe yaşamı yerini yerleşik hayata bırakmaya başlamıştı. Milattan önce 3500 de Mezopotamya’da icat edilen tekerlek ise, insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biri olacaktı. M.Ö. 3200 yılında Sümerler tarafından bulunan ve geliştirilen çivi yazısı ile insanlık bilgi birikimini gelecek nesillere aktarabilecekti. Sıradaki bilimsel gelişme için insanlık yaklaşık 3 bin 500 yıl daha bekleyecek, M.S. 105’e gelindiğinde ise bilginin yayılmasını kolaylaştıran kâğıt Çin’de icat edilecekti. Johannes Gutenberg matbaanın icadı, kitap üretimini seri hale getirerek bilimsel, dini ve sanatsal metinlerin hızla yayılmasını sağlayacak, hatta Gutenberg’in bu icadı, Rönesans’ın ve Aydınlanma Çağı’nın temelini oluşturacaktı. Çinliler icatlarında kağıtla yetinmeyecek milattan sonra 9. yüzyılda manyetik taşları kullanarak ilk pusulayı geliştirecekti. Yeryüzünü keşfetmenin tadını alan insanlık, bu kez yüzünü gökyüzüne çevirecekti. Takvimler 1543’ü gösterdiğinde tarih sahnesine bu kez Kopernik çıkacak, Dünya’nın evrenin merkezinde değil de, Güneş’in etrafında döndüğü fikrini ortaya atacaktı. Ve nihayet takvimler 1687’yi gösterdiğinde, bu kez tarih sahnesine fiziğin babası sir Isaac Newton çıkacak, evreni yöneten fizik yasalarını açıklayan yerçekimi teorisiyle bilim dünyasında bir çığır açacaktı. Tarihler 1752’yi gösterdiğinde bu kez tarih sahnesi elindeki uçurtmasıyla Benjamin Franklin çıkacaktı. Franklin’in meşhur uçurtma deneyi sayesinde insanlık elektriğin doğasını anlayacak, elektriğin bilimsel olarak incelenebileceğini görecekti. Bu sadece bir başlangıçtı ve elektriği kontrol ederek insanlığın hizmetine sunmak için daha büyük çalışmalar da yapılacaktı. 1765 yılına gelindiğinde James Watt’ın buhar makinesini icat etmesi, insanlık tarihini kökten değiştirecek, insan gücüne dayalı üretim yerini makine gücüne bırakarak sanayi devrimini başlatacaktı. 1821 yılına gelindiğinde Michael Faraday’in elektromanyetik indüksiyon prensibini keşfetmesiyle birlikte artık elektrik enerjisinin üretilebileceği kanıtlanacaktı. Daha gelişmiş bir elektrik motoru ise 1834 yılında Moritz Jacobi tarafından icat edilecek, Jacobi'nin motoru, daha fazla güç üretebilecek ve pratik uygulamalarda kullanılabilecekti. Elektrik motorlarının gelişimi, özellikle Nikola Tesla gibi bilim insanlarının katkılarıyla 19. yüzyılın sonlarına doğru büyük bir hız kazanacaktı. 1837 yılında Samuel Morse, elektrik akımıyla çalışan telgrafı geliştirecek ve bu buluş sayesinde kısa mesafelerdeki iletişim hızı inanılmaz derecede arttıracaktı. Bununla yetinmeyen Morse, “Mors Alfabesi” olarak bilinen basit bir sistemle telgrafı daha verimli hale getirecekti. Tüm bu gelişmeler yaşanırken Elektriğin potansiyeli giderek daha da iyi anlaşılmaya başlanacak ve bu kez tarih sahnesine Thomas Edison çıkacaktı. Ateşin kıvılcımından ampulün ışığına kadar adım adım ilerleyen insanlık, 1900’lü yıllara gelindiğinde keşiflerine hız kesmeden devam edecek, Modern Bilimin Doğuşu sayesinde artık bilimin altın çağını yaşayacaktı.