У нас вы можете посмотреть бесплатно SAMİ HAZİNSES | Acımasızca ölüme terk edilen Yeşilçam'ın kara bahtlı adamı | или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: / @megastory42 #yeşilçam #cinema #sinema #sondakika #haber #gündem #magazin #dizi #film #sahipsizler Sami Hazinses, 1960 sonrası, sinemamızın en bilinen komedi sanatçıları arasındaydı. Her filminde, gözlerinin parlaklığı, yaşama bağlılığı, abartı dolu hareketliliğiyle görünürdü. Ama otomobil far(lar)ı gibi ışıldayan gözlerinde, - dikkat edildiğinde! - hüznü, hayatı ciddiye almamaya gayret eden tavrı da anlaşılırdı. Cevat Kurtuluş ile ‘muhteşem ikili’ oluşturabilirdi. Onlarca filmde yan yana geldiler. Birbirlerine takıldılar, tatlı sert takıştılar. Genelde, Osmanlı’dan kalma veya sonradan zengin olmuş fabrikatörün/iş adamının köşkündeki emektar(lar) rolündeydiler. Hazinses sakar, temiz yürekli, daima gülümseyen, söz dinleyen tipleri canlandırdı. Genelde başrol oynayan yakışıklı delikanlının en yakını, sadık arkadaşı, bazen de emin yardımcısıydı. Komedinin yanında dram da oynadı. Bakışlarındaki ıstırapta, yaşamındaki acı dolu süreç görülürdü. ‘Hayatında da başrolde görünmedi!’ Her anı rahatsızlık, sıkıntı, imkânsızlık, ilgisizlik ile doluydu. Son yıllarında, bazı yardımlar, kimi dostlarının alakası/çabasıyla hayata bağlanabildi. Yeşilçam’da, sinema seyircisinin gözünde, ‘Sami Hazinses’di. Doğduğunda, ‘Samuel Agop’ ismi verildi. Soyadı da ‘Uluçyan’dı. Aramızdan ayrılırken düzenlenen dinî törende, ‘Samuel Agop Uluçyan’ diye anıldı! ‘Bir yazarın tespitine göre nüfus kaydındaki ismini - kendi isteğiyle! - mahkeme kararıyla değiştirdi: ‘Sami Hazinses’ yaptı!’ Hazinses, 1925’de, Diyarbakır’ın Dicle - eski adı Pîran’dı! - ilçesine bağlı Kırkpınar Köyü’nde doğdu. Ailesi, 2 yıl sonra Sur ilçesinin Hasırlı - Hançepek! - Mahallesi’ne taşındı. İlkokula kadar okuyabildi. ‘Puşicilik’ yapmaya başladı. - Diyarbakır’da üretilen ipek kumaşa ‘puşi’, imalatçısına da ‘puşici’ adı verilirdi! - Şehrin Ermeni esnafının çoğu da ‘puşicilik’ ile geçinirdi. Genç Hazinses, şehirde bazı işleri denedi. Hareketli, yaramaz, fark edilmek isteyen karakterdi. Çevresinde etkileyici, yanık sesi ile tanındı, övüldü. Müziğe yetenekliydi. İlk gençlik yıllarında, Diyarbakır Musiki Cemiyeti’nin kurslarına/fasıllarına devam etti. Kurumun başında, Celal Güzelses gibi çok ünlü müzik adımı vardı. Güzelses’in dikkatini çekti ve desteğini kazandı. Usul, nota okuma/yazma, beste yapmayı öğrenmeye girişti. Yanık ses ile hayat verdiği gazeller beğenildi. Ustasından ‘Aferin!’ aldı. Hazinses, ‘Gavur Mahallesi’ adlı öykü kitabının yazan Mıgırdıç Margosyan’ın hemşerisiydi. Eserde, ailesinden de söz edildi ve bilgi verildi. Hazinses’in babası Taşçı Zifkar’dı. Annesi ise, Enna - Anna! - Uluçyan’dı. Kilisede ‘zangoçluk’ yapardı. Viktorya - bazı kaynaklara göre Mari! - adlı kız, Niso adlı erkek kardeşi vardı. Kız kardeşinin kaderi de ağabeyine benzerdi. Baba Zifkar Bey, kızının sevdiği ile evlenmesine müsaade etmedi. Damat adayını kendisi seçti. Biricik yavrusunu mutsuzluk çukuruna yuvarladı. Viktorya izdivaçtan sonra fazla yaşamadı, genç yaşta öldü. Hazinses, talihsiz bacı için, ‘Çocuğunu doğurduktan sonra vefat etti. Kocası bir evlilik daha yaptı. Oğlu, Hollanda’da yaşıyor. Beni de yanına çağırdı,’ diyecekti. ‘Ama mali durumunun kötülüğünden ötürü davete olumlu cevap veremeyecekti!’ Kız kardeşi hakkındaki farklı söylenti daha mevcuttu. Mari, aynı şehirdeki Ermeni cemaatinden Gewro’ya sevdalıydı. Ailesi, hayatlarını birleştirmelerine izin verdi. Evlendiler ama acı sürpriz, mutluluklarını engelledi. Mari, dönemin amansız hastalığı vereme yakalandı. Eşi, sevgili karısını tedavi için Beyrut’a götürdü. Ama kurtaramadı. ‘Kötü haber’ tez geldi. Hazinses, çok sevdiği bacısının anısını ölümsüzleştirdi: ‘Aman hasta düştüm gurbet elde / Vallah su verenim yoktur / Sılada anamın babamın haberi yoktur / Gönder beni sılama, vallah gurbette kimsem yoktur…’ Yıkım, kız kardeşinin kaybıyla bitmeyecekti. Biraderi Niso, annesini ve babasını da yanına alıp Beyrut’a göçecekti. Sami Hazinses, yapayalnız kalacaktı. Arada bir haber alsa dahi bir daha ailesini göremeyecekti. İstanbul’da kumaş dokuma fabrikasında işe girdi. Her gün 8 - 10 saat, mensucat tezgâhlarının kulağı sağır eden gürültüsüne katlandı. Uğultuyu ritme, tempoyu da besteye dönüştürdü. ‘Bir Dilbere Müptelâdır Gönlüm,’ - hicazkâr makamında! - şarkı ortaya çıktı. Hazinses’in bestesi, şöhrete ilk adımlarını atan Zeki Müren’e ulaştı. Müren, eseri İstanbul Radyosu’nda canlı yayında seslendirdi. Sonra da plağa okudu. ‘Tanınmayan/henüz ‘bilinmeyen’ bestekâra ilgi gösterdi. 5 yapıtını da plağa aktaracaktı. 1957 yılı, Hazinses’e uğurlu geldi, denilebilirdi. Hemşerisi, film yapımcısı Mümtaz Alparslan ile bağlantı kurdu. Ortak tanıdıkları aracı olmuştu! Yazıhanesine gitti, tanıştılar. Yaptığı işlerden örnekler verdi/gösterdi. Müzik bilgisini hatırlattı ve bestelerini seslendirdi. Alparslan, Hazinses’i değerlendirme kararı aldı. - Belki de hayatının gidişatını değiştirdi! - Film müziği yapmasını önerdi. ‘Korsan’, Dos #yeşilçam #film #dizi