У нас вы можете посмотреть бесплатно Bamteli | Sevgi ve En Sevgili | M. Fethullah Gülen | (2010/05/17) или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Soru: 1) Bir menkıbede, Visâl ismindeki sevdiğine kavuşma arzusuyla yola çıkan bir gencin, bu vesileyle hidayete erdikten sonra onunla evlenme imkanı bulunca, mecâzî aşkı geride bırakıp "Ey Visâl, vesile oldun asıl matluba ermeye! Şimdi araya girip ayrılığa sebebiyet verme!.." dediği anlatılıyor. Visâl ile ittisâlin beraber olma ihtimali yok mudur? Hakiki aşka erilince mecâzî olan tamamen terk mi edilir? -Soruya esas teşkil eden söz bir menkıbede zikredilmektedir: Visâl ismindeki sevdiğine kavuşma arzusuyla yola çıkan bir genç, bu vesileyle hidayete erdikten sonra onunla evlenme imkanı da bulunca, ona şöyle seslenmiştir: يَا وِصَال! كُنْتِ وَسِيلَةً لِلاِتِّصَال، فَلاَ تَكُونِي سَبَبًا لِلاِنْفِصَال "Ey Visâl, vesile oldun asıl matluba ermeye! Şimdi araya girip ayrılığa sebebiyet verme!.." (01:10) -Mü'min, her şeyden evvel, her şeyden sonra, her şeyin önünde, her şeyin arkasında mutlak Mahbub, mutlak Maksud, mutlak Mâbud olarak Allah'a dilbeste olur; O'nu diler ve her hâliyle O'nun kulu olduğunu haykırır; sonra da başta İnsanlığın İftihar Tablosu olmak üzere anne-baba, refika-yı hayat ve evlat gibi insanları sever ki, böylece diğer sevgiler de Allah'a karşı samimî alâka duymanın birer ifadesi olarak değerlendirilebilir ve Allah'tan ötürü bir sevgi sayılabilir. Sevgi meselesinde önemli olan, "mahbub" mevzuunda tercih ve sıralama hatası yapmamaktır. (04:50) -Mecazî sevgili ile beraber olmayı, Mevlâ-yı Müteâl'in sevgisine ve O'na ulaşmaya engel gibi gören, kalbi ile Mahbub-u Hakiki arasında hiçbir perde olmamasını dileyen insanların hali hususîdir. Dolayısıyla, menkıbede anlatılan gencin sözünü, önemli bir makamı ihraz etmiş ve belli bir ufka ulaşmış Hak Dostları'nın genel hissiyatının beyanı olarak kabul etmek gerekir. Ne var ki, o düşünce ve buna uygun gidişat, herkesten beklenemez/beklenmemelidir. (07:07) -İslâm tarihinde, Cenâb-ı Hakk'ın ekstra lütuflarıyla serfiraz böyle kâmet-i bâlâlar da mevcuttur. Hatta, bu iffet âbideleriyle alâkalı, ilmi ve davayı izdivaca tercih eden ve hayatları boyunca hiç evlenmeyen âlimler manasına gelen "el-Ulemaü'l-Uzzâb" unvanıyla kitaplar yazılmıştır. Kanaatimce, şahsî haz ve lezzetleri adına hiçbir mülahazası olmayan, nâm-ı celîl-i Muhammedî'nin her yanda duyulması için maddî-manevî nimetlerden fedakarlıkta bulunan bu kahramanlar mutlaka takdirle anılmalıdır. Ne var ki, onların özel durumları, objektif kural olarak kabul edilmemeli ve herkese uygulanmamalıdır. İradenin hakkını verebilen o dava adamlarının hallerine sübjektif olarak bakılmalı ve meseleye dinin ruhundaki denge zaviyesinden yaklaşılmalıdır. (08:10) -İlmi ve imana hizmeti izdivaca tercih eden ve hayatları boyunca hiç evlenmeyen Hak âşıkları, bu hallerine göre de tedbirler almışlar; iffetleri mevzuunda kılı kırk yararcasına yaşamışlardır. Mesela; İmam Nevevî, dünyayı elinin tersiyle itmiş, hatta yeme-içme için yaratılmadığını düşünerek ve sofra başındaki vaktini dahi zâyi sayarak ömrünün büyük bir bölümünde günde sadece bir bardak süt ile iktifa etmiş; hayatını ilme ve dinin neşrine adamış ve her gün bir kısım hakikatleri kaleme alarak bir ömre raflar dolusu kitap sığdırmıştır. (10:12) -Asrın Çilekeşi, "İzdivacı hiç düşünmediniz mi?" diye soranlara "Âlem-i İslâm'ın dertlerini düşünmek kendimi düşünmeme fırsat vermedi; Ümmet-i Muhammed'in derdi bana onu unutturdu!" demiştir. Tabiatı, donanımı, konumu, misyonu ve içinde yaşadığı şartlar itibarıyla kendisi için izdivacı terketmeyi uygun bulmuş; fakat, bunu bir esas gibi görmemiş/göstermemiş, sünneti terk olarak kabul etmiştir. (12:22)