У нас вы можете посмотреть бесплатно Yaşar Kemal, Yer Demir Gök Bakır , Kitap Özeti, Umutsuzluk Hiçliğinin Umut Yıldızı Ol или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Duymak, dinlemek, görmek ve anlamak gezegenimizin en hassas dörtlüsüdür. ÖZET "Bizim saklayacak hiçbir şeyimiz yoktu. Ben saklayacak bir şey aradım, bir iğne bile bulamadım saklayacak. Bir zoruma gitti ki... Yoksulluk şimdiye kadar bana böyle koymamıştı. Baktım ki aradım ki Adil'den saklayacak hiçbir şeyim yok..." Geçmişten günümüze insanlara bir yaşam amacı verdiğini düşündüren dinler, günümüze kadar nasıl gelmiştir? Değiştirilmiş veya deştirilmemiş hiçbir şey fark etmez. Peki din insanlar üzerinde bir sürü psikolojisi yaratarak, aile kültüründen, çeşitli kurumlar veya cami, cem evi, kilise ve sinagoglar gibi ibadet yerleri aracılığıyla mı yayılmıştır? Bu soruların cevabı bilinmiyor. Peki tanımadığınız bir kişi size peygamber olduğunu veya bir ermiş olduğunu söylese buna inanır mıydınız? Muhtemelen hayır. Yaşar kemal, siz bu sorunun cevabını ararken, asıl cevabı bir olay örgüsüyle bilinç altımıza işliyor. Kitapta Soğuk bir mevsimde, tüm dünyayı unutup kendi dertlerinin umutsuz hiçliğinde kaybolan bir toplumun, bu hiçliği umut yıldızlarıyla nasıl doldurdukları anlatılıyor. Yaşar Kemal Bunu yaparken, muhteşem bir dilin öncülük ettiği bir betimleme sanatıyla yapıyor. Tüm bunları bir kenara bırakıp kitap hakkında konuşalım. Köylüler her yıl hasat döneminden önce, köylerinin ağası Adil beyden bir miktar borç alırlar. Köy ağası yani Adil bey, güvenini kazanmış olan köy halkına hasat döneminde geri almak üzere gereken parayı onlara verir. ancak Muhtar ve Koca Halil yüzünden istedikleri gibi hasat yapamazlar. Durum böyle olunca köylüler o umutsuz hiçliğe giden uçuruma yavaş yavaş yaklaştıklarını hissetmeye başlamışlar. Köylüler borçlarını nasıl ödeyeceklerini düşünüyorlardı. Adil Beyin yokluğu bile onları ürkütüyordu. Akılarından bir sürü trajikomik hayal ve kâbusun anlık değişimi gibi halüsinasyonlar ve kurgular donuyordu. Koca Halil köy halkına yaptıkları için kendini suçlu hissetmiş. kendisinin öldüğü haberini salmıştı köye. Bu süre zarfında kimseye görünmemek için bir ahırda kalmış. Daha sonra, kimseye ilişmeden başka umutlar bulmak umuduyla o köyden ayrılmış. Oğlu ve gelini onu ne kadarda ikna etmeye çalışsa da o yine bildiğini okumuş ve kararından vazgeçmemiş. Çünkü halkına ihanet etiğini, onu öldüreceklerini düşünüyormuş. Kötü ve para düşkünü olan köy muhtarı bir plan yapmaya karar verir ve bunu bir muhtar olarak köy halkına şöyle açıklar; Adil borçlarını almaya geldiğinde köylüler ellerinde hiç bir şey olmadığını söyleyecektir bu yüzden ne var ne yoksa her şeyi saklarlar. Saatlerce Adil beyin gelmesini beklerler kimileri sıkılır ve bu can sıkıntısının tetiklediği sinir ortamda gerginliğe sebep olur. Köylülerin zor durumu komşu köylerde konuşulmaya başlamıştı. İnsanların alay konusu olmanın verdiği aşağılanma duygusu sinirlerinin iyice artmasına sebebiyet vermiş. Muhtar yeni bir fikirle gelir. Ellerinde olan her şeyi Adil Bey’e vermek için toparlanırlar ama o yine gelmez. Köylü, Muhtar Sefer’e olan saygısını sürdürürken, muhtarın yanındaki Taşbaş, muhtara gıptayla bakar. Ona özenir hatta bu durum zaman geçtikçe öyle bir hâl alır ki Taşbaş ondanda ona saygı gösteren halktan da nefret etmeye başlar. Taşbaş halka eziyet çektirir, onları azarlar yani halktan nefret eder. Adil Bey Köylülerin hallerini duyuca onların borçlarını affettiğini hatta bir sonraki seferde onlara ihtiyaçları kadar para verebileceğini fakat oraya gidemeyeceğini söyler. Halk arasında Taşbaş oğlunun hikayeleri konuşulmaya başlanmış. Halk, onu içlerinde bulundukları umutsuzluk hiçliğini dolduracak olan umut yıldızı olarak görmeye başlamış. Kendilerinin yaratığı bir ermişti Taşbaş. Onu bir dini başlatacak peygamber gibi görebiliriz çünkü bir peygamber, dini insanların bir yaşam amacı olsun diye getirir. Halk kendileri tapmak için bir peygamber yaratmışlar, tarihte her zaman olduğu gibi. Bu, aslında rehinenin kendisini rehin alan kişiyle olası diyalog sürecinde oluşan, duygusal anlamda sempati ve empati oluşması olarak özetlenebilecek psikolojik durumu anlatan bir terim anlamına gelen Stockholm sendromuyla benzerlik göstermektedir. Muhtar Sefer Bey, Taşbaş'a gösterilen bu sevgi ve saygıyı görünce, insanları kandıran bir sahtekâr diye jandarmaya haber verir. Görevliler gelip Taşbaşı alır ve götürür. Yolda şiddetli bir rüzgardan dolayı bir mağaraya sığınırlar. Herkes uyurken ve kimi güzel kimi kötü rüyalar görürken, Taşbaş gizlice oradan uzaklaşır. Bir daha, hiç kimse izine rastlayamaz.