Basına Yönelik Baskılara Karşı Büyüyen Dayanışma: “Özgür Basın Susturulamaz” скачать в хорошем качестве

Basına Yönelik Baskılara Karşı Büyüyen Dayanışma: “Özgür Basın Susturulamaz”

Gazeteci Merdan Yanardağ’ın gözaltına alınması ve TELE 1’e kayyum atanması, Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik baskıların ulaştığı yeni bir eşiği ortaya koydu. Bu gelişme, yalnızca bir basın kuruluşuna değil, halkın haber alma hakkına yönelik açık bir müdahale olarak değerlendiriliyor. Sürece karşı başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel, BirGün Gazetesi, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Alevi çatı kurumları ve Alevi Dayanışma Ağı (ADA) olmak üzere çok sayıda kurum ve isim, ortak bir dille “Özgür basın susturulamaz” mesajı verdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “Sürmedikleri Leke Kalmadı Ama Birini de İspatlayamadılar” CHP Genel Başkanı Özgür Özel, iktidarın muhalif basına yönelik sistematik saldırılarına tepki gösterdi. “Yaptığı gazetecilikle nasıl bir rahatsızlık yaratıyorsa artık, her meseleye bir de onu da eklemeden yapamıyorlar. Sürmedikleri leke kalmadı ama birini de ispatlayamadılar. Merdan Yanardağ için herhalde koleksiyonuna eklenmiş bir parça olmuştur bu.” BirGün Gazetesi: “Gazetecilik Kazanacak” BirGün Gazetesi, TELE 1’e yönelik baskının basın özgürlüğüne vurulan en ağır darbelerden biri olduğunu belirtti: “Medyanın büyük çoğunluğunu elinde bulundursa da bağımsız medya organlarının etkili yayınları nedeniyle toplumsal algıyı istediği gibi yönetemeyen zihniyet, makbul görmediği kurumlara el koyarak yaşadığı krizi aşabileceğini düşünüyor. Başta Merdan Yanardağ olmak üzere tüm TELE 1 emekçilerinin yanındayız. Halk adına yapılan gazeteciliğin kazanacağına dair inancımız tamdır.” TİP: “Uydurma Gerekçelerle TELE 1’e Kayyum Atamak Yeni Bir Susturma Hamlesidir” Türkiye İşçi Partisi (TİP), yayımladığı açıklamada TELE 1’e kayyum atanmasını ve Merdan Yanardağ’ın gözaltına alınmasını sert bir dille eleştirdi. “Uydurma gerekçelerle TELE 1’in kayyum atanarak TMSF’ye devredilmesi ve Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın gözaltına alınması, Saray rejiminin özgür ve muhalif basını susturmaya dönük yeni bir hamlesidir. Yıllardır emekçi halktan yana yayıncılık yapan dostlarımızı sansüre ve baskıya karşı mücadelelerinde yalnız bırakmayacağız.” Alevi Çatı Kurumları: “Basın Özgürlüğü Hiçbir İktidarın Keyfine Göre Sınırlandırılamaz” Alevi Bektaşi Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Türkiye Alevi Federasyonu, Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Avustralya Alevi Bektaşi Federasyonu ortak bir açıklama yayımlayarak TELE 1’e yönelik müdahaleyi kınadı: “Tele 1 Televizyon Kanalına yönelik kayyım atanması kararını en sert biçimde kınıyoruz. Halkın haber alma hakkına ve basın özgürlüğüne yönelen bu açık saldırıyı asla kabul etmiyoruz. Bu antidemokratik müdahale, demokratik düzene ve ifade özgürlüğüne vurulmuş ağır bir darbedir.” Alevi Dayanışma Ağı (ADA): “Merdan Yanardağ ve TELE 1 Yalnız Değildir” Alevi Dayanışma Ağı (ADA) da yayımladığı açıklamada, TELE 1’in susturulmasına yönelik girişimin halkın hakikat arayışına yönelmiş bir saldırı olduğunu belirtti. “Hakikati savunmak suç değildir, gerçeği dile getirmek suç değildir. Halkın sesi susturulamaz. Bizler Merdan Yanardağ’ın ve TELE 1 emekçilerinin yanındayız. Dayanışmayı büyütmeye, gerçeği savunmaya ve özgür basını sahiplenmeye devam edeceğiz.” Dayanışma Büyüyor Merdan Yanardağ’ın gözaltına alınması ve TELE 1’e kayyum atanması, yalnızca bir basın meselesi değil, aynı zamanda demokrasi ve halkın haber alma hakkı açısından kritik bir sınav olarak değerlendiriliyor. Siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine, Alevi kurumlarından bağımsız gazetelere kadar geniş bir kesim, tek ses halinde “Özgür basın susturulamaz” mesajıyla dayanışmayı büyütüyor. Basın Özgürlüğü ve Demokrasi İçin Sınav Türkiye’de basın özgürlüğü uzun süredir ağır baskı altında bulunuyor. TELE 1’e yönelik kayyum kararı, yalnızca bir medya kuruluşuna değil, toplumun demokratik vicdanına yönelik bir müdahale olarak görülüyor. Bağımsız gazeteciliği savunan kesimler, bu sürecin sadece bir kurumun değil, halkın haber alma hakkının korunması mücadelesi olduğunu vurguluyor. Bu olay, Türkiye’nin demokratik geleceğinde basının rolünü yeniden tanımlayacak önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.