У нас вы можете посмотреть бесплатно Veysel Öksüz I Han Duvarları Şiirine NAZÎRE или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Nazîre:Bir şâirin manzum eserine başka bir şâir tarafından aynı vezin ve kāfiye ile yazılan benzer manzûme. Nazîre:Bir söze, bir davranışa karşılık olarak söylenen söz veya yapılan davranış Nazîre yapmak: Benzeriyle karşılık vermek. Kubbealtı Lugatı Nazire: Sevilen şairlerin şiirlerine özellikle gazellerine başka şairler tarafından vezin, kafiye ve redifi aynı olmak şartıyla yazılan şiirlerdir. Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları”na Nazîre Elli yıllık bir mâzi kırbaç gibi şakladı Yer gök sarsıldı sandım hâfızam durakladı Anladım ki boş yere geçmiş hep yıllar aylar Dolmuş dolmuş boşalmış nice kervansaraylar Vicdânımın sesini derinden duya duya Nasıl oldu bilmem ki devam ettim uykuya Dünya benim olsa da işin sonu ayrılık Düşündükçe yaş damlar gözümden ılık ılık Böyle düşünenlerin gördüm ki benzi sarı Yürekleri parçalar bunca hicran dağları Ne kadar doldursak da boşalacak etekler Yolda iniş başladı frensiz tekerlekler Niçin bakmıyor insan şu ağarmış saçına Hayat tırmanmak demek ölümün yamacına Bir gün etrâfı sarar her taraftan ıssızlık Ne bir şarkı duyarız ne uzaktan bir ıslık Yolun sonu göründü bitti kıvrılan yollar Bir daha geçit vermez bize bu yılan yollar Her şeyde haber vardı fakat kim dinliyordu Sanki dağlar ağaçlar derdinden inliyordu Bazı kimseler vardır düşünür ince ince Yakınlarından biri toprağa verilince Neden ölüm korkusu sarartır benzimizi Nedir böyle bağlayan fânî dünyâya bizi Toprak bizi çekiyor adım adım kendine Yüz elli yıl yaşasak sonumuz ölüm yine Ödümüzü koparır ölüm değil hayâli Böyle midir hep acep ehl-i dünyânın hâli Çâre bulmak isteyen ölüme kaldı yayan Bir gün mutlak duracak içinde tıkırdayan Duyanlara bu toprak bir şeyler anlatıyor Şahlar krallar diyor hep bağrımda yatıyor Kulak veren kalmadı bu toprağın sesine Uzanınca anlarız ölümün şiltesine Gizli bir ses içimden uyan dedi uykudan Kalp gözlerin açılsın iç şu çağlayan sudan Sen sen değilsin diyen bir ses yükseliyordu Bir âşinâ sesti bu gönülden geliyordu Davran kalkıyor dedi âşıkların kervanı Âşıklar yurt edinmez şu eski vîran hanı Kervancı başını bul durma ara her yeri Fakat kervancı sende hem de senden içeri Bir devâ bulmak için sînendeki yaraya Tabiplerin şâhını verdi kervansaraya Gül bahçesi kesilir gönlünün her bucağı Artık ebedî sönmez o yakarsa ocağı Kaybetme bulamazsın kervan çöle dalıyor Düşünecek zaman yok vakit pek daralıyor Şu karanlık yolların ondadır son ışığı Onu bulsan düzelir alnının kırışığı Sen farkında değilsin fakat derinleştiler Onun hasretiyle hep yüzündeki çizgiler Bir zaman her gönülde her yüzde çizgi vardı Tedâvîsi müşküldü hatlar karışmışlardı Halkın bütün eşrâfı kim bilir daha kimler Taşa puta taptılar mâbûd oldu resimler Herkesin putu vardı tapardı sabah erken Canavarlaşmışlardı karanlıkta gezerken Tam böyle bir zamanda bir ulvî ışık yandı Mazlûm doğranmaktaydı her taraf kızıl kandı Nûrdan ışık elinde kervancı geçti başa Hakîkati anlattı bir sâdık arkadaşa "Bir tecellî oldu Hira Dağından Lâtı Uzzâyı kır at kucağından Kırmızı gül topla sevgi bâğından Bir büyük dâvâya atılmışım ben" Doğdu sönmeyen günes nûru zulmeti yedi Şu âlem var olalı böyle bir şâh görmedi Başa geçti pâdişâh dedi yürü arkadaş Cehâlete ve zulme açıldı artık savaş Herkes kavuştu artık ömrünün bahârına Duyanlar müjdeledi ahbâbına yârına Tâ o zaman başladı bu ebedî yolculuk Kervana uymayanda ne ses kaldı ne soluk İşte o meşalenin sönmedi alevleri Elden ele geçerek aydınlattı evleri O nûr nerde parlarsa küfrün mumu sönüyor Onun vârislerinde o nûrdan görünüyor Onun rehberliğinde yol almakta kervanlar Onun kervanı için kurulmuştur bu hanlar Kervan durmaz yol alır uzaklaşır gitgide Sen de katıl kervana varmadan ilk geçide Yetişmemek korkusu titretirken içimden Kervandan haber gelir uçarım sevincimden Artık mutlu olurum içimdeki baharla Alâkamı keserim o zaman kışla karla Dünyâ denen oyuncak bizi ayırıyordu Yetişmek çok zor deyip ümîdi kırıyordu Yoldan saptırmak için onunla aynı hızda Gece gündüz dolaştı şeytan etrâfımızda Çok kimseyi aldatıp öldürdü yola gömdü Çünkü onlara uymak ebediyyen ölümdü İnsanı azdırmakta neydi bilmem emeli Kim kervana katılsa kırılır onun beli Bunlar hiç acımazlar yolda ölüp kalana Diri diri gömerler insanı vîran hana Sen de ibret aldınsa bu işlerden arkadaş Biraz çalış gayret et oturma kurup bağdaş Kervancı vârisleri canlara can katıyor Varacağımız yeri vatanı anlatıyor Onlar dağıtır ancak ufku saran sisleri Sonra gönlüne vurur gerçeğin akisleri O vuran akislerle ne sırlar beliriyor Kervancımızın sözü beyinlere giriyor "Gönlümü çekiyor yârin hayâli Bir gün aşacağız birçok cibâli İlk de ben son da ben çember misâli Kervanda en başa katılmışım ben" "Onun her hasleti kerem diyorlar Bulunduğu yere Harem diyorlar Ondan ayrılmaya verem diyorlar Böyle bir sultâna satılmışım ben"