У нас вы можете посмотреть бесплатно HAYAT VE CANLILIK NEREDEN GELİR - WHERE DO LIFE AND VITALITY COME FROM? или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Yeni doğmuş bir bebeği gördüğümüzde yüzümüzde bir gülümseme ile bir hayatın doğuşuna şahitlik ederiz. Bu hayat ve canlılığın kaynağını nereden geliyor.? Canlılık, biyolojik bir süreçtir. Hayat ise, o sürecin içindeki bilinç, his, ruha sahip olmak ve farkındalıktır. Atomdan en kompleks canlıya kadar, basamak basamak canlılığın ve hayatın izlerini arayalım. Atomlar bir araya gelerek molekülleri oluştururlar. Karbon ve oksijen atomları, CO2’i meydana getirir ve CO2 hayatın temel yapı taşlarından birisidir ama karbon ve oksijene benzemez. Benzer durumlar; su, amonyak gibi birçok molekül için de geçerlidir. Amonyak, su, CO2 ve kükürt birleşerek çok sayıda ve farklı türlerdeki amino asitleri oluşturur. Amino asitler, canlılığın en küçük yapı taşıdır. Proteinleri oluşturan küçük moleküllerdir. Büyüme, onarım ve enerji ihtiyacımızı karşılarlar. Yine küçük amino asitler birleşerek kaslarımızı, enzimlerimizi, hormonlarımızı ve vücudumuzdaki birçok hayati proteini oluşturur! Ama amino asitleri oluşturan amonyak ve su gibi maddeler cansızdır. Cansız maddelerden, hayatın yapı taşları olan canlı organizmalar çıkıyor. Ama nasıl? Proteinler, vücudun yapı taşıdır ve 20 farklı amino asitten oluşur. Hücrelerin yapısını, Kaslarımızı, organlarımızı, enzimleri ve hormonları oluşturur ve biyolojik reaksiyonları yönetir. Canlılık ve hayat yolculuğunda bir basamak daha ilerledik. Amino asitler bunu nasıl başarabiliyor? ünlü bilim insanı; Fred Hoyle bu konuda: “Amino asitlerden proteinin oluşması hemen hemen sıfıra yakın bir olasılıktır. Bunun olma ihtimali, araba mezarlığında oluşan bir hortumun meydan getirdiği fırtınanın bir Boing 747 yapması ile aynıdır.” der Hücrelerin büyük bir kısmı proteinlerden oluşur. Yağlar, su, iyonlar ve karbonhidratlarla beraber hücreyi oluşturur. Hücre vücudun en küçük ünitesidir. Tek hücreli çok sayıda canlı türü de vardır. Canlılık ve hayatın en temel izleri karşımızda. Vücudumuzda da trilyonlarca hücre var. Buna rağmen her bir hücre bir şehir kadar kompleks ama eşsiz. Peki o zaman bu hayat özellikleri nereden geldi? Vücudumuzu oluşturan sonraki basamaklar da yine bir o kadar kompleks ve ilham vericidir. Bunları kısaca verecek olursak: Hücreler birleşerek dokuları oluşturur. Dokular birleşerek organları oluşturur. Organlar birleşerek sistemleri oluşturur. Sistemler bir arada çalışarak tüm vücudu oluşturur! En küçükten en büyük yapıya kadar bir mükemmel var ve hayat ve canlılığa dolu dizgin bir yolculuk var. Anne karnındaki bebeğin ilk kalp atışı, 5. haftada olur. Kalp burada ilk test uçuşlarına başlar, 8–10. haftalarda elektriksel sistemini kurar. 12. haftadan itibaren düzenli ve sabit ritme ulaşır. Zamanla da olgunlaşmış bir sistem olarak işlev görür. Kalbin ilk atışından, en ileri versiyonuna geçişine kadar olanlardan annenin haberi de yoktur, iradesi de. Elinizdeki telefonu meydana getiren silisyum, kobalt, alüminyum gibi maddelerde telefona ait özellikler yoktur. Bunlar ile cihazın makinesi yapılır. Cihazın üreticisi tarafından ona yüklenen bir yazılım ve enerjisinin verilmesi ile de bu alet, bir telefon özelliğine sahip olur. Bizi meydan getiren: oksijen, hidrojen, su ya da CO2 gibi sayısız element ve molekülde hayat ve canlılık yoktur. Bunlar fiziki varlığımızı oluşturur. Hayat ve canlılık, insanı var eden bir iradenin ona yüklediği bir yazılım ile ortaya çıkar. Bahsedilen her bir basamakta vücudun temel yapısı ve yazılım güncellenerek bir üst sürüme çıkarılır. Cep telefonunda her bir ürün aynı özellikte iken, her bir canlı birbirine benzese de eşsizdir. Çünkü her birine kişiye özel yazılım yüklenir. Aynı iradenin bu yazılımı veya vücut donanımını geri alması ya da geçersiz kılması ile de hayat ve canlılık son bulur. Tüm kâinat, hayatın oluşması ve devamı için seferber edilmiştir. Maddenin; ruha ve bilince sahip olması hayat ile mümkün. Bizler hayat sahibi olduğumuzda; varlığın farkına varır ve ona anlam yükleyebiliriz.