У нас вы можете посмотреть бесплатно YABAN ÖRDEĞİ / Henrik İbsen - SESLİ YAZI - Seslendiren & Yazan: Serhan Poyraz или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
YABAN ÖRDEĞİ Henrik İbsen SESLİ YAZI Seslendiren & Yazan: Serhan Poyraz Truva Edebiyat Dergisi *** YABAN ÖRDEĞİ “Son Akşam Yemeği…” - Masadaki on üçüncü kişi kim? - Efendim? Ne diyorsun? Masada zaten Hz. İsa ve on iki havarisi var. … Son Akşam Yemeği; Milano’daki Santa Maria delle Grazie Kilisesi yemekhanesinin duvarındaki, Leonardo Da Vinci’nin ünlü freski... Doğru, masada on üç kişi var. Leonardo’dan önceki “Son Akşam Yemeği” tablolarında yer almayan Yahuda, ilk kez bu freskte, Leonardo tarafından diğer havarilerin arasında resmedilmiş, hem de büyük bir ustalıkla... Son akşam yemeği deyince, menüde de tabii ki; “ihanet” var... Leonardo Da Vinci, Hz. İsa on iki havarisiyle yemek yediği sırada; “Size doğrusunu söyleyeyim, sizden biri bana ihanet edecek” dediği andaki havarilerin yüz ifadelerini, keskin zekasıyla duvara işleyerek, yine eserinin içine bir çok mesaj gizledi tıpkı “Mona Lisa” gibi, hiç şüphe yok ki… Bu freske dikkatli baktığımızda, Leonardo Da Vinci’nin, havarileri hainin kim olduğunu sorgulayan şaşkın bir tavır içinde betimlediğini görmek çok da zor değil. Uzun bir yemek masasının merkezindeki Hz. İsa’ya göre sağlı sollu konumlanmış havariler, üçerli gruplar halinde resmedilmişler ve her bir grup kendine özgü jest ve mimiklerle betimlenmiş. Havarilerin yüzlerini biraz daha detaylı incelediğimizde görürüz ki, Leonardo Da Vinci, havarilerin yüzlerini resmederken gerçek insanlardan, onların karakterlerinden ve yıllar içinde hayatın onlara yaşattıklarının izleri olan yüz ifadelerini kullanmış. Leonardo Da Vinci, “Son Akşam Yemeği” freskini, Milano’daki Santa Maria delle Grazie Manastırı’nın yemekhanesinin duvarına 1495 yılında yapmaya başlamış ve tam dört yılda tamamlamış. “Neden bir manastırın duvarına bu resim yapılmış” diye merak edenleriniz varsa benim gibi, hemen söyleyeyim; dönemin kilise otoriteleri, Hz. İsa'nın 12 havarisi ile yediği bu son akşam yemeğinin resimleştirilmesini ünlü ressam Leonardo da Vinci'den istemişler. Leonardo, ilk başlarda bu freski yapmak istememişse de, kilisenin ısrarını kıramamış. Leonardo, seçtiği modellerin yüzlerinden Hz. İsa ve Yahuda dışındaki havarilerin yüzlerini tasvir ettikten sonra Hz.İsa için bir model aramaya başlamış ve bir gün, kilise korosunun ilahisini dinlerken, koroda şarkı söyleyen ve çok güzel olan gence gözü takılmış. Aradığı modeli bulduğuna inanarak genci, Hz. İsa'yı betimlemesi için kendi atölyesine davet eden Leonardo, o gence bakarak, Hz. İsa'nın yüzünü resmetmiş. Ve sıra, son olarak Yahuda'ya gelmiş. Ancak, Leonardo’nun Yahuda modelini bulması, üç yıla yakın bir zaman almış. Yani anlayacağınız, bu yaygın rivayete göre; freskin bu kadar uzun sürede tamamlanmasının sebebi, Leonardo’nun Hz.İsa’ya ihanet eden havarisi Yahuda’nın yüzünü resmederken esinlenecek bir model bulamamasıymış. Leonardo, şehirdeki tüm hapishaneleri gezmiş, kötü suçların işlendiği sokak aralarında dolaşsa da, yüzünde hem sevgiyi hem de ihaneti barındıran bir ifade bulamamış. Öyle ya, “Kim uğrunda canını verebilecek kadar sevdiği birine ihanet edebilirdi ki? İnsanın içinde nasıl böylesine zıt iki duygu kenetlenebilirdi ki?” sorularına cevap olacak bir yüz ifadesi bulmak gerçekten zor olsa gerek. Ve sonunda Leonardo Da Vinci, yol kenarındaki bir çöplüğün içinde, üstü başı yırtık, saçı başı birbirine karışmış bir şekilde pislik içindeki ve olduğundan daha yaşlı görünen sarhoş birini görmüş. “İşte, Yahuda’yı buldum” diyerek sarhoş adamı atölyesine götürüp, yardımcısıyla birlikte adamı biraz toparladıktan sonra karşısına almış ve adamın yüzünde beliren inançsızlığı, günahı ve ihaneti resmetmeye başlamış. Bir süre sonra sarhoşluğunun etkisinden yavaş yavaş kurtulmaya başlayan adam, tabloya bir bakmış ve; “Ben, bu tabloyu biliyorum” demiş. Şaşkınlık içinde kalan Leonardo; “Nereden biliyorsun?” diye sormuş ve genç adam, “Bundan üç yıl önce, elimdekini ve avucumdakini kaybetmeden ve kötü yollara düşmeden önceydi; güzel ve mutlu günlerimdeydim, kilisenin korosunda ben şarkı söylerken yanıma gelip, İsa'nın yüzüne modellik yapmamı istemiştin, işte o benim, bak; birkaç yılda ne hallere düştüm” dediğinde, Leonardo Da Vinci, aynı insanın yüzünden hem iyiyi hem de kötüyü resmettiğini anlamıştı. Tabii ki, tüm bu anlatılanlar bir rivayet ama gerçek olan da şu ki; kötü insanları sadece sokaklarda, hapishanelerde, pazarlarda aramaya gerek yoktu. Kötülük, tıpkı iyilik gibi, aşk gibi bize en yakın yerdeydi; içimizdeydi. Sevdiğimiz birine ihanet edebilmemiz için suç işlememiz gerekmiyordu ya da meyhanelerde sabahlamamız da. Zaaflarımızın olması yeterliydi… ... Serhan Poyraz #truva #truvaedebiyatdergisi #sesliyazı #serhanpoyraz