У нас вы можете посмотреть бесплатно Tutunamayanlar Romanının Varoluşçu Felsefe İçin Değeri, Prof. Dr. Metin Bal, Hilvan / Şanlıurfa или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Tutunamayanlar Romanının Varoluşçu Felsefe İçin Değeri, Prof. Dr. Metin BalTarih: 7 Ekim 2023 CumartesiSaat: 15.00 - 18.00. Yer: Tutunamayanlar Coffee, Yenimahalle, Celal Paydaş Cd. 28A - 63900, Hilvan / Şanlıurfa. Şanlıurfa Hilvan'da Tutunamayanlar Coffee'nin kurucuları Sn. Osman ÇEŞMEN'e ve Sn. Mehmet OLGUN'a 6 - 8 Ekim 2023 tarihlerinde ben Metin BAL'ı misafir kabul edip ağırladıkları için sonsuz teşekkürler. İhtişamı yaşattılar, görkemi gösterdiler. Biz başkayız. Prof. Dr. Metin Bal: "Bir dost kaybı yaşadığınızda sanırım bu kaybı şimdiden kapanmış bir dosya konusu olarak kabul etmezsiniz. Kapanmış dosya konuları, örneğin bir bilimin sadece hazırlık eğitimi müfredatının malzemesini oluşturan ve çoğunluğu ev ödevlerinden oluşan ders içeriğidir. Ama kaybedilmiş bir dost konusu böyle bir malzeme değildir sanıyorum. Benim sözlerimin ilham kaynakları var elbette. Kaynaklar ele geçirilir ve “uygarlık” dediğimiz şey kaynakların başını tutanların geliştirdiklerini düşündükleri şeydir. Peki ben hangi kaynakların başındayım ve düşüşüm görkemini nerede gösteriyor? Ben kaynakların kenarında kendimden bir bekçi dikmek istemiyorum. Ve biz, aynı zamanda barbarlığın belgesi olan uygarlıkla karşılaştırma bile yapılamayacak olan başka bir yoldan gideceğiz. O yol önümüzde uzanmıyor fakat çağrıyı duyuyorum ve işittiğimi söyleyeceğim, hissettiğimi hissettireceğim. Çabam bu yönde. Kozmetik araçlarla kozmolojik bir yolculuk bu ve kaptanları oldukları gemiye mürettebatı çağıran bir enstrüman, aparat, medium ya da monolit bu. Birçok kitap okudum ve çoğunda rüzgarı kendimden yana döndüremedim. Fakat birkaçının sayfalarına dokunduğumda kanat takılmış gemilere parçalandım. Bu çoğalmanın ihtişamını yaşıyorum. Sana, duyduğum bu ihtişamı yaşatacağım. Üzerimde etkili olan düşüncelerin ilham kaynakları olan yapıtlardan söz ediyorum. Fakat ben sırayı değiştireceğim. Çünkü takip edeceğim bir zaman sıradüzeni içinde değilim. Kronos’un devri bende geride kaldı. Okuduğum kitaplar arasında etkisi kesintisiz olanları ya da başucu kitaplarım ya da ilham kaynağı meleklerim: Platon'un Symposion'u, Cervantes’in Don Quixote’si, Adalbert von Chamisso’nun Peter Schlemihl’ın Olağanüstü Öyküsü, Gonçarov’un Oblomov’u, Çernişevski’nin Nasıl Yapmalı?, Gogol’un Ölü Canlar, Dostoyevski’nin Cinler’i, Nietzsche’nin Zerdüşt’ün Günlüğü ya da Böyle Dedi Zerdüşt romanı, Van Gogh’un Theo’ya Mektuplar, Kafka’nın Dönüşüm’ü, Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde, Oscar Wilde’ın Dorian Gray’in Portresi ve George Orwell’in Paris ve Londra'da Beş Parasız, Ursula-Le Guin’in Mülksüzler romanı ve Camus’nün Sisyphos Söyleni adlı deneme kitabı ve Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar romanında, Dostoyevski’nin Cinler romanıyla bir düelloya girişiyor. Fakat silahını Camus’den alıyor. Bana göre bu bir hata. Oğuz Atay, Cinler romanına kendi düşüncesiyle değil, Camus’nün düşüncesiyle bakıyor, işte bu nedenle Cinler’i göremiyor. Oğuz Atay bu nedenle Cinler hakkında, Camus’nün düşüncesiyle kendisini tutulmaya uğratıyor. Başkasının düğününde misafir ağırlanmaz. Kaybetmiş olduğunuzu düşündüğünüz birileri var ya da ölüleriniz. Onların arasından size birini geri vereceğim, kimi almak istersiniz? Ama benden kaybınızı öyle isteyin ki onun için sur borusunu üfleyip, kıyameti koparıp, ona bir mahşer kurup, onu canlandırmaya değeceğine kendimi ikna edeyim. Bu kimse kim olurdu? Kimi sana geri vermemi istersin? Sokrates ve Epiktetos elimde kalıyor. Onu satın alamadınız. Neye inanırsanız orada kendinizi bulursunuz. Neye inanırsanız orada varolup yok olursunuz. Sen neye ya da kime inanıyorsun? Yabancılar cevap vermek zorunda bırakılıyorlar. Örneğin Camus’nünki de cevap vermek zorunda bırakılıyor ve Mersault’un söyledikleri, onlar tarafından bir cevap olarak kabul edilmiyor. “Kahvem sütlü olsun!” diyor Mersault ve “Denizin dalgaları ve duyun sıcaklığı tenime uygun.” Düşünceler dönüyor ve siz cevap veriyorsunuz. Cevap vermek zorunda hissediyorsunuz. O nedenle dönüyor düşünceler. Tamam, soru sorun, bu kaçınılmaz fakat neden kendinizi bir cevap vermeye mahkum ediyorsunuz? Cevap vermek zorunda değilsiniz. Dönen düşünceler soruyla açıklık kazanırlar. Dönen düşüncelerin ortasında durmaya, onlarla dönmemeye, onların girdabına kapılmamaya çalışın. Bunu, sorulara hükmederek, yani onları çoğaltarak yapabilirsiniz. Soruları çoğaltmak, dönen düşüncelere hız verir. Bu dönüşü bir eğlenceye çevirir. Şimdi onlar gerçekten dönüyor. Rüzgarı kendinizden yana çevirdiniz. Bir kimse ya da bir şey kendi başına kaybolmaz. Ancak o şey bulunduğu yerde onun kaybolduğu fark edilir. Bir adreste bir eczane arıyorsunuz ve bir manava onun yerini soruyorsunuz. İşte bu kaybolmak demek. Unvanımızı bulduklarımız verir, kaybettiklerimiz alır ve ben ünümü üç beş kitap üzerine yaslamam." Metin Bal.