У нас вы можете посмотреть бесплатно KİLİSEÖNÜ KÜLLİYESİ / NADİRE KANYONU / AYHATUN MAĞARASI (SUYU) или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Saklı cennet; Nadire Kanyonu Karaman'ın Ermenek ilçesinde iki tarafı Toros Dağlarıyla oluşan Nadire Kanyonu, doğa tutkunların yeni gözdesi oldu. Rengi nedeniyle halk tarafından Turkuaz Gölü olarak adlandırılan Ermenek Barajı'na akan suların da kanyondan geçmesi nedeniyle, kanyon içinde tekneyle geziliyor. Taşeli Platosu'nda yer alan dağlık ve ormanlık sarp kayalarla çevrili bir kalenin önünde kurulan Ermenek, doğa ve tarihi yapısıyla turizmin yeni gözdesi olmaya başladı. Konya, Antalya ve Mersin'e komşu olan Ermenek'e ilçesine Göksu'nun güney kolu olan Ermenek Çayı'nın üzerinde oluşan Ermenek Barajı ile Nadire Kanyon’u turkuaz rengiyle güzellik katıyor. Ermenek Kirseönü / Kiliseönü Emin, Beşir ve refakatlerindeki iki sipahi Ermenek’e vardıklarında henüz vaktin biraz daha erken olduğunu düşünerek sol taraftaki büyük kaya kilise ve manastırını ziyaret için tırmanışa geçtiler Emin, çocukken burayı duymuştu, halk kirse önü derdi. Yani kilise önü demek isterlerdi. Onları gören çoban köpekleri havlamaya başlayınca sahipleri dışarıya çıkıp gelenlere bakındılar. İki silahlı sipahiyi görünce biraz irkildiler. Bunu anlayan Emin: biz bu kiliseleri ve Antik eserleri görmek için geldik, deyince çobanlar rahatladılar. Burası oldukça Sarp 100, 150, 200 metre yüksekliğindeki Ermenek’in tüm üstünü kuşatan dağların kayaların devamının Gargara’ya doğru uzadığı bir yerdir. Burası, yaklaşık 200 metre uzunluğunda sağlam kayaların zeminden oyularak manastır, kilise, katedral, vaftiz odası, şapel, rahip odaları ve lahitli mezarlar olmak üzere büyük bir külliye olarak görülmektedir. Yaklaşık 200 metre boyunca kayaların dibine yayılan el işi kaya oyması tesisler gezilirken üzerlerinden su damlaları akıyordu. Bu su damlaları inlerin, şapellerin, kiliselerin tavan kısmından geliyordu. Kayaların dip taraflarından ve ortalarında ise Venüs saçı ve eğrelti otları, sıksan yeşil boya akacak şekilde son derece parlak yeşil renkte kayalara arbışıp gidiyorlardı. Öte yandan çobanlar tarafından kayaların dış tarafına dikilen fidanlar dev kayalara omuz vermişler sanki onları kaldırmaya çalışıyorlardı. Ancak henüz güçleri yoktu, bundan belki 300 - 400 sene sonra 1900’lü yıllarda bu ağaçlar bu dev kilisenin bulunduğu kayayı ortadan ayırıp öne göçürebilecek ve belki de ölümlere neden olabilecektir. Kayaların dibi kaklık dediğimiz doğal veya yapay su toplanma havuzcukları vardı, damlayan sular buraya akıyor çobanlar ve gelen gidenler buradan buz gibi su içiyorlardı. Kırlangıçlar, sıvacı kuşları, gök küdükler çamurlarını bu nemli kayaların diplerinden alarak yuvalarını muhkem bir biçimde kurmaya çalışıyorlardı. Ayrıca el yapımı, terk edilmiş bu antik yapıların gövdesinde menengiç, elma ve incir gibi ağaçlar da boy atmıştı. En başta vaftiz odasında buz gibi kayadan damlayan suyun oluşturduğu havuzlar göze çarpar, bu havuzlarda yeni doğan Hristiyan çocukları vaftiz edilerek yan taraftaki diğer odalarda işlemleri tamamlanır. Baştanbaşa 15 – 20 metre yükseklikteki el oyması adı geçen yapıların alın kısmında dev direklerin konulduğu sundurmalar görülüyor. Böylece yapıların yaz sıcağından etkilenmemesi için hem gölgelik hem büyütülme maksadıyla öne doğru genişletildiği varsayılmaktadır. Ne var ki bu devasa ağaç direkler kopmaya, kırılmaya ve eğilmeye yüz tutmuş olup böyle giderse bir kaç yüz yıl sonra gelenler bu direkleri göremeyeceklerdir. Vaftiz odasından sonra elit sınıfın kapaklı ve lahitli mezarları göze çarpar. Roma döneminden kaldığı bilinen bu lahitlerin toplumun ileri gelenlerine ait olduğu diğer alt sınıfın ise daha aşağılara gömüldüğü sanılmaktadır. Yapılar arasında 20'ye 20 tahmini ebadında bir kilise olup oval ana bölümünde Meryem Ana’nın kucağında Hz İsa ile olan figürü bunun üzerinde 6 tane keklik kuşu, alt tarafında da bir yılan motifi görülür. Medeniyetler geçişinde olduğu gibi Romalıların put haneleri burada Hristiyanlarca kiliselere çevrilmiştir ancak şaraphaneler olduğu gibi bırakılmıştır. Beşir, bu şaraphanelerin Hristiyanlarca da olduğu gibi bırakılmasına şaşırdı ve babası Emin’e: babacığım şarap onlar da haram değil miydi? diye sordu. Babası da: evet haram değildi zaten şarap İslamiyet'in başında da haram değildi, ancak aşamalı olarak sonraları haram kılındı, bu hususta Kur’an-ı Kerim'de kesin ayetler vardır. Evladım: Hristiyanların şarap olayını anlayabiliriz ancak domuz etini yemeleri kesinlikle yanlıştır. Onu Hz İsa'nın hiçbir etkisi olmadan sonradan gelen İncil yazarları İncillerine “kasap ne satarsa onu yeriz” gibi saçma bir ifade yazarak domuz etini Haşa ve kellâ kesinlikle bütün dinlerde haram olan domuz etini kendilerine helal edip büyük bir sapkınlığa düşmüşlerdir. --------------------------- ►🎬ABONE OL:https://bit.ly/38JWUse --------------------------- 👉 TAKİP ET 👈 ►🎬Youtube: https://bit.ly/3bSOiRQ ►📸 Instagram : / senemguleerrr ►📘Facebook : / senem.guler.7