У нас вы можете посмотреть бесплатно NAAT - Arif Nihat Asya или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
ARİF NİHAT ASYA Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz: https://islamansiklopedisi.org.tr/asy... NAAT Seccaden kumlardı... Devirlerden, diyarlardan Gelip göklerde buluşan Ezanların vardı! Mescit mü'min, minber mü'min... Taşardı kubbelerden Tekbîr, Dolardı kubbelere "âmin!" Ve mübarek geceler, dualarımız, Geri gelmeyen dualardı… Geceler, ki pırıl pırıl, Kandillerin yanardı! Kapına gelenler, yâ Muhammed, Uzaktan yakından Mü'min döndüler kapından! Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; İki dünyada azîz ümmet, Muhammed ümmetiydi. Konsun yine pervazlara Güvercinler; (Hû hû) lara karışsın Âminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtiha'lar, Yâsin'ler! Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi... Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın, Yoksulların sahibi... Nerde kaldın ey Resûl, Nerde kaldın ey Nebî? Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed; Çağlar ne çağlardı: Daha dünyaya gelmeden Mü'minlerin vardı... Ve bir gün, ki gaflet Çöller kadardı, Halîme'nin kucağında Abdullah'ın yetimi, Âmine'nin emaneti ağlardı! Hadîce'nin koncası, Âişe'nin gülüydün. Ümmetinin gözbebeği, Göklerin resûlüydün... Elçi geldin, elçiler gönderdin... Ruhunu Allah'a, Elini ümmetine verdin. Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke'de bunalırsan Medine'ye göçerdin. Biz bu dünyadan nereye Göçelim, yâ Muhammed? Yeryüzünde riya, inkâr, hıyanet Altın devrini yaşıyor... Diller, sayfalar, satırlar (Ebû Leheb öldü). diyorlar: Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed; Ebû Cehil, kıtalar dolaşıyor! Neler duydu şu dünyada Mevlid'ine hayran kulaklarımız: Ne adlar ezberledi, ey Nebî, Adına alışkın dudaklarımız! Artık, yolunu bilmiyor; Artık yolunu unuttu Ayaklarımız! Kâbe'ne siyahlar Yakışmamıştır, yâ Muhammed, Bugünkü kadar! Haset gururla savaşta; Gurur, Kafdağı'nda derebeyi... Onu da yaralarlar kanadından, Gelse bir şefkat meleği... İyiliğin türbesine Türbedâr oldu iyi! Vicdanlar sakat Çıkmadan yarına, İyilikler getir, güzellikler getir Âdem oğullarına! Şu gördüğün duvarlar ki Kimi Tâif'tir, kimi Hayber'dir… Fethedemedik, yâ Muhammed, Senelerdir! Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi... Bahçende en güzel dal, Unuttu yemiş vermeyi... Günahın kursağında Haramların peteği! Bayram yaptı yabanlar: Semâve'yi boşaltıp Sâve'yi dolduranlar... Atını hendeklerden bir atlayışta Aşırdı aşıranlar... Ağlasın Yesrib, Ağlasın Selman'lar! Gözleri perdeleyen toprak, Yüzlere serptiğin topraktı... Yere dökülmeyecekti, ey Nebî, Yabanların gözünde kalacaktı! Konsun yine pervazlara Güvercinler; (Hû hû) lara karışsın Âminler... Mübârek akşamdır; Gelin ey Fâtiha'lar, Yâsin'ler! Ne oldu, ey bulut, Gölgelediğin başlar? Hatırında mı, ey yol, Bir aziz yolcuyla Aşarak dağlar taşlar, Kafile kafile, kervan kervan Şimale giden yoldaşlar? Uçsuz bucaksız çöllerde, Yine, izler gelenlerin, Yollar gideceklerindir. Şu tekbir getiren mağara, Örümceklerin değil; Peygamberlerindir, meleklerindir... Örümcek ne havada, Ne suda, ne yerdeydi... Hakkı göremiyen Gözlerdeydi! Şu kuytu, cinlerin mi; Perilerin yurdu mu? Şu yuva -ki bilinmez, Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?- Kuşlarını, bir sabah, Medine'ye uçurdu mu? Ey Abva'da yatan ölü, Bahçende açtı dünyanın En güzel gülü; Hatıran, uyusun çöllerin Ilık kumlarıyla örtülü! Dinleyene hâlâ, Çöller ses verir; "Yâleyl!" susar, Uğultular gelir. Mersiye okur Uhud, Kaside söyler Bedir. Sen de, bir hac günü, Başta Muhammed, yanında Ebûbekir; Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü Destan yap, ey şehir! Ebûbekir'de nur, Osman'da nurlar... Kureyş uluları, karşılarında Meydan okuyan bir Ömer bulurlar; Ali'nin önünde kapılar açılır, Ali'nin önünde eğilir surlar. Bedir'de, Uhud'da, Hayber'de Hakk'ın yiğitleri, şehîd olurlar... Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı; Yerde kalmazdı ruh… kanatlıydı... (Nakarat) Vicdanlar, sakat çıkmadan, Yâ Muhammed, yarına; İyiliklerle gel, güzelliklerle gel Âdem oğullarına! Yüreklerden taşsın Yine, imanlar! Itrî, bestelesin Tekbîr'ini; Evliyâ, okusun Kur'an'lar! Ve Kur'an'ı göznûruyla çoğaltsın Kayışzade Osman'lar! Na'tini Gâlip yazsın, Mevlid'ini Süleyman'lar! Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle Geri gelsin Sinan'lar! Çarpılsın, hakikat niyetine Cenaze namazı kıldıranlar! Gel, ey Muhammed, bahardır... Dudaklar ardında saklı Âminlerimiz vardır!... Hacdan döner gibi gel; Mi’rac'tan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır! Bulutlar kanad, rüzgâr kanad; Hızır kanad, Cibrîl kanad; Nisan kanad, bahar kanad; Âyetlerini ezber bilen Yapraklar kanad... Açılsın göklerin kapıları, Açılsın perdeler, kat kat! Çöllere dökülsün yıldızlar; Dizilsin yollarına Yetimler; günahsızlar! Çöl gecelerinden, yanık Türküler yapan kızlar Sancağını saçlarıyla dokusun; Bilâl-i Habeşî sustuysa Ezanlarını Dâvûd okusun! (Nakarat)