У нас вы можете посмотреть бесплатно Mehmet Fırat | Şeyh Said el-Kanubi ile İbadiyye Mezhebi hakkında söyleşi - 2 или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
SÖYLEŞİNİN TERCÜMESİ SK: Olan oldu ve mazide kaldı. Şimdi söylenen sözlerin sabitliği meselesine geldik. Biz filan imama, filan sahabeye isnat edileni destekliyoruz, ancak nakledilen her şeyi almalı mıyız? İlim ehlinden kimse böyle bir şey söylememiştir. Filanca alimden sahihliği sabit olanı almalı ve batıl olanı reddetmeliyiz. İbadiyye’nin Haricilerle olan ilişkisine gelecek olursak, İbadiler Haricilerden teberri ederler. Bu bağlamda İmam Nureddin es-Salimi, gerisini Cevher’un Nizam eserinde bulabileceğiniz cümlelerinde, “Hariciler dalalete düştüler, Marika oldular, Sufri ve Ezarika’ya dönüştüler” ifadelerini kullanır. İbadiler ile Haricilerin bazı fırkalarını buluşturan nokta ise, sahabe döneminde meydana gelen hakem tayinini (tahkîm) kabul etmemeleridir. Tamamı bu Tahkim meselesine rıza göstermemiştir. Ancak denildiği üzere daha sonra İbadiler bir tarafta, Hariciler bir tarafta kalmışlardır, biri batıda diğeri doğuda kalmıştır. Doğu ile batı arasındaki fark ne kadar da çok. Şairin dediği gibi, “Onlar Mekke’ye, Haşim’in kabilelerine indiler. Ben de sahranın en uzak evine indim.” MF: İbadiler, Nehrevan ehlini savunuyor mu? Evet, İbadiler, Nehrevan ehlinin hak üzere olduğunu düşünür. Çünkü tahkim davası batıl bir davadır ve tabi bu meselenin uzun uzadıya anlatılmaya ihtiyacı var. Zamanımız olursa, uzun uzun bunu anlatmamız lazım. SK: Mezhebin mutlak bir müçtehidi var mı? Doğrusu mutlak müçtehitten kastınız nedir, alim var mı diye soruyorsunuz? MF: Hocam mesela Şafii mezhebinden İbni Hacer El-Heytemi ile İmam Nevevi gibi… Anladım, tabi onlara gelecek olursak, İbadiyyenin çok fazla alimi vardır. SK: Nebevi Sünnet’e ilişkin görüşleriniz nelerdir? Kimsenin sünnete muhalefet etmesi caiz değildir. Buna ilişkin İmam Salimi şöyle der: “Fıkıhta asıl, Kitab’ul Bari’dir (Kur’an-ı Kerim), sonrasında da Muhtar’ın sünnetidir. Bu konuda içtihat etmeye kalkan men edilmiştir, sünnete bir şeyler katmaya kalkan da helak olmuştur.” MF: Tasavvuf ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Biz Allah’ın kitabı ile Hz. Resulullah’ın sünnetinde olan her şeyi alırız. Hz. Resulullah’ın “Subhanallah ve’l hamdulillah” demesi vs. gibi. Ancak sufilerin aşırılıklarını ve hurafelerini kabul etmiyoruz. MF: İmam Muhammed bin Abdulvehhab bazı eserlerinde, yardım dilemenin ve yakarışların sadece Allah’tan yapılması gerektiğini söylüyor… SK: Biz de buna katılıyor ve yardım dilemenin sadece Allah’tan olacağını söylüyoruz. İnsan Allah’tan yardım diler. MF: İbn Teymiyye ve fikirleri hakkındaki görüşleriniz nedir? SK: Biz İbn Teymiyye ile birçok konuda ayrı düşeriz. Çok sayıda meselede muhalifiz birbirimize. Akait meselelerinde olsun ya da füru ya da fıkhi meseleler olsun. Bu ciltlerce kitaba ihtiyaç duyar. MF: Hocam İbadilerin Hz. Ali ile Ehli Beyt hakkında görüşleri nelerdir? SK: Biz her şeye rağmen Ehli Beyt’e ve Hz. Resulullah’ın sahabesine saygı duyarız. Bu çerçevede İmam Salimi Cevher’un Nizam’da şöyle der: "Allah'ın indinden lütuf bekleyen Allah kulunun oğlu ve kulu der ki; Onların izinden gidenlerin üzerine, Allah'ın selamı yükselir Kiram sahabesi dostların en hayırlısıdır, onların üzerine de Rabbimin selamı olsun" Hz. Ali’nin uzun ve kısa konuşmalarından, yazıtlarından anlaşılacağı üzere kendisi de bu tahkim meselesinden razı değildir. Ancak bir kesim onu bu meseleye sevk etmiştir. Ancak keşke kabul etmeseydi. Ayrıca bu meselenin sonucu ne oldu? Biz tahkimin doğru olmadığını savunuyoruz. Tabi bu uzun uzadıya konuşulması gerekiyor. Sadece biraz konuşabiliyoruz. Efendim çok teşekkür ediyoruz, Allah razı olsun sizden, son sorumuz dört halife ile ilgilidir, görüşünüzü öğrenebilir miyiz? Hilafetin/imametin tertip ve fazilet sırsına göre olduğu meselesi ihtilaflıdır. Sahabe bunu bu şekilde görmemiştir. Hz. Resulullah’ın vefatından sonra sahabe Ensar ile toplandığında, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ebu Ubeyde Bin Cerrah muhacirlerden orada bulunmaktaydılar. Ebubekir, “Ömer’e ya da Ebu Ubeyde’ye biat edin!” demiştir. Eğer mesele fazilet meselesi olsaydı Ebubekir öyle yapmazdı. Her ne kadar “Ebubekir bunu tevazu babından yaptı” denilse de o zaman neden ikisini zikretmiştir. Daha sonra Ömer de sadece Hz. Osman’ı tek başına kendisinden sonraki halife olarak seçmemiştir, o da Şura’yı kurmuştur. Yani eğer fazilet meselesi olsaydı durum bu şekilde olmayacaktı. Ayrıca falanın filandan üstün olduğunu ifade eden delil nerede? Bir insan birinin bir başkasından daha üstün olduğunu ifade edecekse bunu bir delile dayandırması gerekiyor. Biz takriben bir bütün ümmet olarak Ebubekir ve Ömer’in efdaliyeti konusunda müttefikiz, ancak diğerlerine ilişkin hiçbir delil yoktur. Sahihinin de sakiminin de olduğu rivayetler silsilesinden oluşuyor. Tabi sahih olanının da anlam ve maksadını sorguluyoruz. Doğrusu biz bu konuda muhalefet ediyor ve tahkimi yanlışı buluyoruz. Tahkime ilişkin delil nerede? Hz. Ali’nin imameti/hilafeti sabitti, o zaman neden Muaviye’ye ile tahkime gidiyor? Neden Muaviye, Ali’ye karşı çıkıyor, Osman’ın kanını istiyor dediler. Peki…