У нас вы можете посмотреть бесплатно Putin’in Donbas’taki ‘Yenilmez’ Hattı Çöktü — Tarihte Benzer Bir Çöküş Türkie Kaderini Değiştirmişti или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Putin’in Donbas’taki ‘Yenilmez’ Hattı Çöktü — Tarihte Benzer Bir Çöküş Türkiye’nin Kaderini Değiştirmişti Uluslararası haberler. Manşetler: "Donbas'taki Rus savunma hattı çöktü." Askeri analistler şaşkın. Ay boyunca dayanacak gibi görünen kaleler. Derin siperler. Beton sığınaklar. Mayın tarlaları. Ve sonra... çöküş. Günler içinde. Nasıl oluyor bu? "Yenilmez" bir hat nasıl çökebilir? Tarihin cevabı var. Çünkü bu daha önce oldu. Defalarca. Ve bu olaylardan biri bir ulusun kaderini tamamen değiştirdi. Bu içerik, stratejik analiz amacıyla tarihi askeri olayları karşılaştıran eğitici bir içeriktir. 26 Ağustos 1922. Afyonkarahisar, Anadolu. Şafak vakti. Dağlarda sis. Hava 12 derece. Mutlak sessizlik. Ama bu sessizlik aldatıcı. Çünkü tepelerin arkasında, 200.000 Türk askeri konumlanmış. Bekliyor. Silahlar dolu. Emirler alınmış. Hedef belli. Önlerinde: Yunan savunma hattı. 120 kilometre tahkimat. Siperler. Sığınaklar. Dikenli teller. Makineli tüfek mevzileri. Topçu bataryaları. Ve 100.000 Yunan askeri bekçilik yapıyor. Yunan generaller bu hatta "Anadolu'nun Duvarı" diyor. Yunan basını yayınlıyor: "Kırılması imkansız." Avrupalı komutanlar onaylıyor: "Doğu Akdeniz'in en güçlü hattı." Ama bir sorun var. Kimsenin henüz görmediği bir sorun. Sessiz, görünmez, ama ölümcül bir sorun. Hat çatlıyor. İçeriden. Biraz geriye gidelim. Buraya nasıl geldiğimizi anlayalım. 15 Mayıs 1919. Yunan ordusu İzmir'e çıkıyor. İşgal. Amaç: toprak genişletmek, "Megáli Iðéa"yı - Büyük Yunan İdeasını - gerçekleştirmek. Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurmak. Başlangıçta başarı. Yunanlılar ilerliyor. Şehirler alıyor. Ankara'ya 50 kilometre yaklaşıyorlar. Zaferler. Yunan manşetleri kutluyor: "Anadolu bizim olacak!" Ama bir şeyler değişmeye başlıyor. 1921. Sakarya Meydan Muharebesi. 22 gün çarpışma. Türkler, Mustafa Kemal komutasında, Yunan ilerleyişini durduruyor. Tam zafer değil, ama durdurma. Yunanlılar geri çekiliyor. Savunma hattı kuruyorlar. Ve orada kalıyorlar. Bir yıl boyunca. Ağustos 1921'den Ağustos 1922'ye. 12 ay aynı pozisyonda. Bu 12 ay boyunca, Yunanlılar tahkim ediyorlar. Derin siperler kazıyorlar. 2 metre, bazı noktalarda 3 metre. Taş sığınaklar inşa ediyorlar. Makineli tüfekleri yüksek noktalara yerleştiriyorlar. Kilometrelerce dikenli tel geriyorlar. Binlerce mayın döşüyorlar. General Georgios Hatzianestis, Yunan komutan, hatları teftiş ediyor. Memnun. "Türkler asla geçemez. 10 kere deneseler bile. Bu hat dayanır." Ve teknik olarak haklı. Hat GÜÇLÜ. Çok güçlü. Herhangi bir cephe saldırısı intihar olur. Maxim makineli tüfeği dakikada 600 atış yapıyor. Dikenli teller askerleri tutuyor. Yunan topçusu - 75mm Schneider topları - tüm yaklaşma açılarını kaplıyor. Sayılar yalan söylemez: 100.000 savunucu, 200.000 saldırgana karşı. Yunanlılar için dezavantaj gibi görünüyor. Ama değil. Savunma savaşında ideal oran 1:3. Savunucu daha az adama ihtiyaç duyar. Çünkü arazi avantajı var, tahkimat var, hazır pozisyonlar var. Peki hat neden çökecek? Çünkü sayılar hikayenin sadece bir parçası. Ve görünmeyen parça Yunan ordusunu içeriden yok ediyor. Moral. Yunan askerleri 3 yıldır yabancı topraklarda. Evden uzakta. Aileden uzakta. Kendilerinin olmayan bir toprakta. Çoğunun artık anlamadığı bir "Büyük İdea" için savaşıyorlar. Daha sonra ele geçirilen Yunan askerlerinin mektupları ortaya çıkıyor: "Anne, neden burada olduğumu bilmiyorum. Şan için diyorlar. Ama sadece çamur ve ölüm görüyorum." "Yiyecek bitiyor. Dün küflü ekmek yedik. Atlar ölüyor. Yem yok." "Subaylar zafer yakın diyor. Ama 3 yıldır bunu söylüyorlar. Kimse artık inanmıyor." Ve daha kötüsü: Yunan lojistiği çöküyor. İkmal İzmir'den geliyor. 400 kilometre uzaklıkta. Kötü yollar. Yavaş taşıma. Yakıt kıtlığı. Gecikmeli, eksik geliyor. General Hatzianestis takviye istiyor. Atina cevap veriyor: "İmkansız. Kaynaklarımız yok." Ekstra cephane istiyor. Cevap: "Elimizden geleni göndereceğiz." İstenilen miktarın yarısı geliyor. Askerler cephane tasarrufu yapmaya başlıyor. Emir: "Mermi israf etmeyin. Sadece gerektiğinde ateş edin." Ama en büyük sorun cephane değil. Su. Ağustos, İç Anadolu'da. Cehennem sıcağı. Gölgede 38 derece. Kuyular kuruyor. Askerler kirli su içiyor. Dizanteri yayılıyor. Revirler dolu. Bir Yunan doktor günlüğüne yazıyor: "Türk kurşunlarından daha fazla adamı hastalıklara kaybediyoruz." Ve en kötü kısım: Komuta karmaşası. General Hatzianestis hasta. Sıtma. Yüksek ateş. Hezeyan halinde bazen. Kararlar tutarsız. Emirler çelişkili. Bir Yunan subayı şöyle yazıyor: "Generalimiz dün saldırı emri verdi. Bugün savunma emri verdi. Yarın ne emri verecek bilmiyoruz." Askerler farkediyor. Konuşuyorlar. Fısıltıyla ama konuşuyorlar.