У нас вы можете посмотреть бесплатно Zariyat sûresi (24-60 ayetler) Tefsir - Muharrem Çakır или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
24 - Ey Muhammed! İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi? 25 - Hani onlar İbrahim'in huzuruna girmişlerdi de "Selam sana!" demişlerdi. İbrahim: "Size de selam" demiş, ve içinden: "Bunlar tanınmamış bir topluluk!" diye geçirmişti. 26 - İbrahim, sonra ailesine giderek semiz bir buzağı (eti) getirdi. 27 - Onu önlerine sürerek: "Yemez misiniz?" dedi. 28 - Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim'e: "Korkma!" dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler. 29 - Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: "Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?" dedi. 30 - Misafir melekler: "Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir." dediler. 31 - İbrahim, kendisine misafir olarak gelen meleklere: "Acaba sizin asıl önemli işiniz nedir ey elçiler?" dedi. 32 - Onlar: "Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik. 33 - Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız. 34 - O taşlardan herbirinin haddi aşanlardan kime isabet edeceği Rabbin katında işaretlenmiştir." dediler. 35 - Nihayet biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık. 36 - Fakat biz orada müslümanlardan bir ev halkından başka kimseyi de bulamadık. 37 - Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık. 38 - Musa'nın kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu apaçık bir delille Firavun'a göndermiştik. 39 - Firavun ise ordusuyla birlikte yüz çevirmiş, onun hakkında: "Bu bir sihirbazdır, ya da bir delidir." demişti. 40 - Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu. 41 - Âd kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani biz onların üzerine köklerini kesecek bir rüzgar göndermiştik. 42 - O rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu. 43 - Semud kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani onlara: "Belirli bir süreye kadar dünyadan yararalanıp, geçinin!" denmişti. 44 - Onlarsa Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini, bakıp dururlarken yıldırım yakalayıp, çarptı. 45 - Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler. 46 - Daha önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık bir kavimdiler. 47 - Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz. 48 - Yeryüzünü de biz döşedik. Bakın biz onu ne güzel döşüyoruz! 49 - Biz herşeyden iki çift yarattık. Umulur ki, iyice düşünürsünüz. 50 - Ey Muhammed! de ki: "Öyleyse Allah'a koşun, gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım. 51 - Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın (O'na ortak koşmayın). Gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım." 52 - Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: "Bir sihirbazdır veya bir delidir." dediler. 53 - Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir. 54 - Ey Muhammed! Sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin. 55 - Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir. 56 - Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım. 57 - Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum. Beni yedirmelerini de istemiyorum. 58 - Şüphesiz ki, rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah'tır. 59 - Şüphsiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab payı vardır. Ama şimdi onu acele istemesinler. 60 - Kendilerine vaad edilen günlerinde uğrayacakaları azabdan dolayı vay inkâr edenlerin haline!.