У нас вы можете посмотреть бесплатно Büyük Astronomik Keşif: Evrenin "Hımmm"layan Sesi или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
3 gün önce, 29 Haziran’da 2023’ün en önemli astronomik keşfi açıklandı. Şu anda bütün astronomi ve fizik dünyası yeni paylaşılan bu keşfi konuşuyor. Ben de canlı yayında izledim ama herhangi bir yanlış yapmamak için canlı olarak aktarmayı tercih etmedim. Onun yerine sizlere bu videoyu hazırlayarak, astronomiyle ilgili olmayan kişileri bile heyecanlandırabilecek bu keşfi tane tane anlatmaya çalışacağım. Taa Einstein’dan bu yana evrenle ilgili bir şeylerden şüpheleniyoruz. Gravitasyonel dalgalar! “Gravitation” kelimesini yer çekimi şeklinde dümdüz çevirmek istemiyorum onun için çekim, kütle çekimi, cazibe gibi pek çok anlamı da içinde barındıran “gravitasyonel” demeye devam edeceğim. İşte evren tümüyle gravitasyonel dalgalanmalarla dolu. Uzay-zaman kumaşının kendisi dalgalanıyor. Buna da “gravitasyonel dalga arkaplanı” deniyor. Diyorum ama şunu da hemen belirteyim, çok yeni bir alan bu. Bilim insanı olmak isteyip de hangi konuda çalışayım diye düşünüyorsanız aklınızda bulunsun. Ne kadar yeni biliyor musunuz? 2015’te ilk kez tespit edildi. 2017’de tespit edenlere Nobel Fizik Ödülü verildi ve ben de bu konuyu bir videoyla anlattım. Ve işte şimdi 2023’te onu tespit etmenin öyle bir yolu bulundu ki... neredeyse evrenin fısıltısını duymaya başladık. Daha doğrusu “hımmmm” diye çıkan sesini. Şu ana kadar iki yıldızın ya da iki kara deliğin çarpışması sonucu evrende meydana gelen dalgalanmaları kaydettik. Adeta o çarpışmaların sesini duyduk. Evet, adeta duyduk diyorum çünkü bu dalgalanmalar insan kulağının duyabileceği spesifik frekanslarda meydana geldi. Ama kimse sesi bu şekilde fiziksel olarak duyamadı. Çünkü bu dalgalar atomları ya da molekülleri değil, uzay-zaman kumaşını titretiyor. Büyük bir denizde olduğunuzu hayal edin. Uçsuz bucaksız suları uzay-zaman kumaşı dediğimiz şey olarak düşünün. Siz de orada bir kayıktasınız. Etrafınızda türlü türlü dalgalar oluşabilir değil mi? Bazen dümdüz olabilir. Bazen hafif dalgalanmalar meydana gelebilir. Bazen de devasa dalgalarla boğuşmak zorunda kalabilirsiniz. Böyle küçük bir kayığın içindeyken düşük dalga boylarını hissetmek kolaydır. En küçük dalgalarda bile kayığınız bir aşağı bir yukarı hareket eder. Ama çok yavaş oluşan çok büyük dalgaları hissetmek o kadar kolay değildir. Öylesine büyük dalgaları yine büyük olan bir gemide hissedebilirsiniz. Büyük gemilerde de az önce sizi sallayan o küçük dalgaların neredeyse hiçbir etkisi yoktur. Ama Dünya üzerinde sürekli oluşan öyle büyük bir dalgalanma var ki onu hissedebileceğiniz büyüklükte bir gemi daha yapılmadı. Gel-git olayı gezegen büyüklüğünde bir dalgalanma. İşte gravitasyonel dalgalar da öyle tek tip bir dalga değil. 2015’te ilk kez tespit edilen dalgalar okyanustaki küçük bir kayığın içinden hissedilebilecek kadar minik dalgalardı. Ama yine de onları hissedebilmek için bir kayık kullanmak gerekiyor değil mi? İşte 2017’de Nobel Ödülü kazananlar o özel kayığı yapanlar. Özel ölçüm aracını. Pek de minik bir kayığa benzemiyor. Her iki tarafa doğru 4km uzunluğunda vakumlu tüneller içerisinde hareket eden çok hassas lazerler ve aynalardan oluşan çok özel bir araç. İşte bununla o minik dalgaların gerçekten var olduğu kanıtlandı. Denize minik taşlar attığınızda oluşabilecek minicik dalgalar. Tabi taşlar yerine uzaydaki minik kara deliklerin çarpışmasıyla oluşuyor. Ya da nötron yıldızlarının çarpışmasıyla. Minik dediğime de bakmayın yıldız büyüklüğündeki kütlelerden söz ediyoruz. Şimdi okyanusta oluşabilecek en büyük dalgaları hayal edin. Tsunami dalgalarını... İşte uzay-zaman kumaşında da böyle dalgalanmalar meydana geliyor. Devasa büyüklükte dalgalar. Şimdi diyeceksiniz ki onları tespit etmek kolay değil mi? Hayır, daha zor. Bunları kıyılara vurmadan önce tespit edebiliyoruz ama kayık ve gemi örneğini hatırlayın. Öyle devasa bir dalga oluşurken üzerinde kayıkla durursanız size hiçbir şey olmuyormuş gibi gelir. Çünkü dalganın yüksekliği sadece birkaç santimetreyken dalganın boyu derin denizlerde yüzlerce kilometreye ulaşabilir. Bu tür bir dalganın etkisini hissedebilmek ve ölçebilmek için yüzeyde ve diplerde belli noktalara belli aralıklarla yerleştirilmiş şamandıra ve ölçüm araçlarını kullanmak gerekir. Ancak bunların arasındaki mesafe değişimlerine göre devasa dalgaların oluştuğunu anlayabilirsiniz. Şimdi aynı şeyi uzay için düşünelim. Uzay-zaman kumaşını devasa bir okyanus olarak hayal edelim. Bu kumaştaki çok büyük dalgalanmaları onun içindeki küçücük Dünya kayığından hissedebilmemiz mümkün değil. Okyanusun farklı yerlerine yerleştirilen o şamandıralara ihtiyacımız var. Ancak bazı gravitasyonal dalgalar o kadar büyük ki binlerce ışık yılı boyunda. O yüzden uzay şamandıralarımızı uzayda çok geniş bir ölçekte dağıtmak gerekiyor. İşte bu hafta açıklanan o çok önemli astronomik keşfi yapan bilim insanları tam 15 yıldır bu konu üzerinde çalışıyordu. Ve çok zekice bir şey keşfettiler. Uzay şamandırası olarak pulsarları kullanmak! --- Araştıran: Ögetay Kayalı Sunan: Barış Özcan