У нас вы можете посмотреть бесплатно Zikrin İnanılmaz Fazileti | Erzurumlu İbrahim hakkı Hz. | Sesli Kitap (Marifetname) или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Zikrin İnanılmaz Fazileti | Erzurumlu İbrahim hakkı Hz. | Sesli Kitap (Marifetname) #zikir #marifetname #seslikitap #erzurumluibrahimhakkı * Eğer zikredene ilk başlangıçta cezbe erişmediyse, onun manevî yolculuğu (seyr) evvelâ kendi vücudunun dört unsuru üzerine gerçekleşip oradan ruhunun yedi dairesi üzerinden gelen cezbe nurları iner ve bunlar kendisinde ortaya çıkar. Zikreden kişi (zâkir) toprak unsuru üzerine geldiğinde; öncelikle kendisinin toz misali karanlık ve dar yerlerden çıktığını görür. Yüce dağlar gibi yüksek yerlere yükseldiğini hisseder. Bundan sonra bu unsuru Allah’ın zikri ile temizlendikçe güzel beldeler ve yüksek kaleler gibi temiz meskenler görür. Su unsuru üzerine geldiğinde, kendini başlangıçta öyle bir bulanık suda görür ki korkusundan o sularda yüzmeye gücü olmaz. Daha sonra bu unsuru Allah’ın zikri ile temizlenince akarsular ve tertemiz denizler görüp göz açıp kapayıncaya kadar hepsinden yüzüp karşıya geçer gider. Hava unsuru üzerine geçtiğinde kendini ilk önce geniş uzay boşluğunda görür. Daha sonra bu unsur da Allah’ renkleriyle renklenmiş olarak havalarda uçup lezzet alır. Ateş unsuru üzerine geldiğinde, kendini ilk önce karanlık ve koyu ateşler içinde görür. Daha sonra bu unsur da Allah’ın zikri ile temizlendikçe, kendini yalın ateş içinde görüp büyük lezzet alır. Oradan gökler misali ruh ve gönül mertebelerinden (atvâr) uğrayıp geçtiğinde insanın yedi manevî duyusunun (letâif-i seb’a) renklerinden geçip kuşatıcı nura ulaşır. Bazı evliyâ, bahsedilen nurları tertip edip sıralamaya koymuşlardır. Her nurun rengini yedi latifeden bir latifenin sırrı bilmişlerdir. Zikreden kişi (zâkir) nefsin nurunun rengini, bulanık duman rengi; kalbin nurunun rengini, temiz gök mavisi; ruhun nurunun rengini, kırmızı akik; sırrın nurunun rengini, sâde sarı; sırrın sırrının nurunun rengini, saf beyaz; hafînin nurunun rengini, saf siyah; ahfânın nurunun rengini saf yeşil olarak görüp hepsini başının üstünden iner vaziyette bulmuştur. Eğer zikreden kişi (zâkir) bu makãmların nurlarının birinde kaldıysa; renkler, şekiller ve cihetlerden münezzeh olan Allah’ın zamana sığmayan ve bütün nurların altında kaybolduğu kuşatıcı nurundan mahrum olur. O nur, nur-ı Muhammedî’dir ki, onu kuşatıcı ilâhî nûr zanneden hata eder. Çünkü onu müşâhade eden zikir erbâbında henüz idrak ve şuur vardır. Ne zaman ki idrak ve şuurdan geçip vücudu kendinden alınırsa, işte o zaman kendisine ilâhî tecellîler ihsan olunur. Fenâ-fillâh odur ki şehvet ve vücud kendisinden gidip marifet (nazarında) değersiz olur. “Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu husûsu açıklamıştır ki kendisinden başka ilah yoktur” (Âl-i İmrân, 3/18) âyet-i kerîmesi onunla bilinir. Evliyânın çoğu bahsedilen nurların renklerinin tertibini, bahsedilen mertebelerin hallerinin şekil ve suretini aslâ açıklamamışlar, hatta onları zihinden çıkartıp uzaklaştırmayı emretmişlerdir. Çünkü o nurlar ve mertebeleriyle meşgul olmak, geliş vakitlerini gözetlemek, birbirinden farklarını ayırmak ve birinden diğerine geçiş; zikir yapanın gönül dünyasını Hakk’ın cemâlini müşâhade etmekten ve Yüce Yaratıcı’nın kemâlini görmekten alıkoyar. Öyle olur ki bahsedilen nurların çoğu geçilir ve cezbe kãbiliyeti olan zikir sahibine, kendi üstünde bulunan nurlar açılır. Çoğu kere öyle olur ki yakîn ehli açıklanan nurları aslâ görmeyip ancak yukarıda anlatılan kuşatıcı nur, onlara tecellî eder. Ne bir keşif ile alıkonulur, ne de bir müşâhade ile kalır. Ancak O’ndan tesellî bulur. Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: / @zamanınyolcuları