У нас вы можете посмотреть бесплатно (150) 33.Mektup 26.Pencere | Umum cemal, aşk ve incizablar hadsiz muhabbete layık zatı gösterir. или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
150 Mektubat Mecmuası 33. Mektup 26. pencere, Sayfa 370 (Mektubat Mecmuası Osmanlıca Orijinal Nüsha, Hayrat Neşriyat) MEKTUBAT DERSLERİ Av. Ali KURT https://youtube.com/playlist?list=PLl... instagram : www.instagram.com/mektubatokumalari https://www.youtube.com/watch?v=IbOND. Yirmi Altıncı Pencere: (Hâşiye) Şu kâinâtın mevcûdâtı yüzünde tazelenen ve gelip geçen cemâller ve hüsünler, bir Cemâl-i Sermedî cilvelerinin bir nevi‘ gölgeleri olduğunu gösterir. Evet, ırmağın yüzündeki kabarcıkların parlayıp gitmesinden sonra arkadan gelenlerin gidenler gibi parlamaları, dâimî bir şemsin şuâ‘larının aynaları olduklarını gösterdikleri gibi; seyyâl zaman ırmağında, seyyâr mevcûdâtın üstünde parlayan lemeât-ı cemâliye dahi, bir cemâl-i Sermedîye işaret ederler. Ve onun bir nevi‘ emâreleridirler. Hem kâinâtın kalbindeki ciddî aşk, bir Ma‘şûk-u Lâyezâlî’yi gösterir. Evet, ağacın mâhiyetinde olmayan bir şey, esaslı bir sûrette meyvesinde bulunmadığı delâletiyle; şecere-i kâinâtın hassâs meyvesi olan nev‘-i insandaki ciddî aşk-ı lâhûtî gösterir ki, bütün kâinâtta, fakat başka şekillerde, hakîkî aşk ve muhabbet bulunuyor. Öyle ise kalb-i kâinâttaki şu hakîkî muhabbet ve aşk, bir Mahbûb-u Ezelî’yi gösterir. Hem kâinâtın sînesinde çok sûretlerde tezâhür eden incizâblar, cezbeler, câzibeler ezelî bir hakîkat-i câzibedârın cezbiyle olduğunu hüşyâr kalblere gösterir. Hem mahlûkātın en hassâs ve nûrânî tâifesi olan ehl-i keşif ve velâyetin ittifâkıyla, zevk ve şuhûda istinâd ederek bir Cemîl-i Zülcelâl’in cilvesine, tecellîsine mazhar olduklarını ve o Celîl-i Zülcemâl’in kendini tanıttırılmasına ve sevdirilmesine zevk ile muttali‘ olduklarını müttefikan haber vermeleri, yine bir Zât-ı Vâcibü’l-Vücûd’un, bir Cemîl-i Zülcelâl’in vücûduna ve insanlara kendini tanıttırmasına kat‘iyen şehâdet eder. Hem kâinât yüzünde ve mevcûdât üstünde işleyen kalem-i tahsîn ve tezyîn, o kalem sâhibi zâtın esmâsının güzelliğini vâzıhan gösteriyor. İşte kâinât yüzündeki cemâl ve kalbindeki aşk ve sînesindeki incizâb ve gözlerindeki keşif ve şuhûd ve hey’âtındaki hüsün ve tezyînât, pek latîf nûrânî bir pencere açar. Onun ile bütün esmâsı cemîle bir Cemîl-i Zülcelâl’i ve bir Mahbûb-u Lâyezâlî’yi ve bir Ma‘bûd-u Lemyezel’i hüşyâr olan akıl ve kalblere gösterir. İşte ey maddiyât karanlığında, evhâm zulümâtında, boğucu şübühât içinde çırpınan gāfil! Kendine gel. İnsaniyete lâyık bir sûrette yüksel. Şu dört delik ile bak, cemâl-i vahdeti gör. Kemâl-i îmânı kazan. Hakîkî insan ol. Hâşiye: Şu pencerenin umuma değil, ehl-i kalbe ve ehl-i muhabbete hususiyeti var. _________________________________