У нас вы можете посмотреть бесплатно İntibah Kitap Özeti или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
Türk Romanının Doğuşu ve Gelişimi kitabımı bağlantıya tıklayarak satın alabilirsiniz. https://www.kitapyurdu.com/kitap/turk... Seslendiren: Emine Aktaş "Juan Sánchez - Beautiful Rose " is under a Creative Commons (CC BY 3.0) license https://juansanchezmusic.info Music promoted by BreakingCopyright: • "Beautiful Rose" is already registered in ... İntibah Romanı Üzerine: Namık Kemal, Batı’da gördüğü anayasa ve parlamento gibi siyasi kurumları ülkesine getirmek için bir ömür verdiği gibi edebiyatta da yeni usuller ve teknikler denemenin gereklerine inanmıştı. Gazetedeki makaleleriyle topluma ışık tuttuğunun bilincindeydi. Gazete kanalıyla “Türk Nesri” diye bir süreç başlamış, Vatan yahut Silistre sahneye konulduğunda, Şair Evlenmesi’yle başlayan tiyatro metni yalnızca okunmak için değil oynanmak için yazılan bir nesre dönüşmüştür. Sahnelenen ilk oyun, bir toplumsal olay yaratınca da kısa süre sonra halkın aklını çelebileceği anlaşılan bu aydınlar sürgüne gönderilmişti. Magosa sürgünüyle yoğun siyasal yaşamın dışına çıkınca Batılı anlatı tekniklerinin bir başkasını, birkaç yıl önce Şemsettin Sami’nin denediği roman türünü, vücuda getirmişti Namık Kemal. İntibah, bir roman kurgusuna sahiptir ama geleneksel anlatıların ve meddah hikâyelerinin izlerini de taşımaktadır. Roman’da Ali Bey’in babası tarafından tespit edilen “saplantılı ruhu” hep canlı tutulmuş, alaturka bir tavırla duygularının esiri bir tip çizilmiştir: “Düşkünlüğe tutsak olduğu hemen her halinden anlaşılırdı.” (1) Kısa süre önce işine saplantılı bir tutkuyla bağlıyken, bir kadınla tanışıyor hem işinin hem evinin yolunu unutuyor. Yazarımız Ali Bey’i bize tanıtırken babasının onunla ilgili saptamasının altını daha baştan çiziyor. “Her neye merak salarsa bütün dünyayı unuturcasına bütün zamanını ona ayırırdı. Bir şey arzu eder de gerçekleşmesinde engele rastlarsa amacı ne kadar küçük olursa olsun ele geçirmek için en büyük fedakârlıktan çekinmezdi. Hatta ufak bir emelinden umudunu kesince günlerce hastalanır, gecelerce gizli gizli ağlardı.” (2) Mesela bulamadığı ve çok okumak istediği kitabı ararken bulana kadar tüm mesaisini ona harcardı, hatta gece uykularından bile olurdu. Bulunca da onu almak için bir servet ödemekten çekinmezdi. İntibah, böyle uçlarda gezinen bir Ali Bey’in sergüzeştidir. Roman’ın ikinci tipi Tanzimat Romanında sıkça kullanılan “kötü kadın” imajıyla Mehpeyker’dir. Nedir kötülüğü? Namık Kemal, burada devreye girer ve Mehpeyker’i bize şöyle anlatma ihtiyacı duyar: “Kadının adı Mehpeyker’di. Terbiye ve ahlak bakımından Ali Bey’in tamamen zıddıydı. Alçak ve namussuz bir aileden yetişmiş; daha on dört, on beş yaşına gelmeden rezaletin her çeşidini öğrenmiş; kendini bu yolda yetiştirenleri fersah fersah geride bırakmıştı. On beşini bitirdiği zaman artık profesyonel bir aşüfteydi. Biraz okuyup yazma öğrendiği ve hemen bütün vakitlerini İstanbul’un tanınmış aşüfteleriyle geçirdiği için şeytani zekâsı çok gelişmişti.” (3) Mehpeyker ’in kendini Ali Bey’e anlatımında ise “Oldukça masumdur o, doğumsal kaderinin bir mahkûmu, çevre şartlarının bir ürünüdür, neredeyse bir zorunluluktur yaptıkları.” Nitekim kahramanımız onun geçmişini öğrendikten sonra affeder ve bu geçmişe rağmen ona olan aşkı güçlenerek devam eder. Hakikat ortaya çıktıktan sonra kadın asla geçmişi ile ilgili yalan söylemez ve bundan sonra yalnızca Ali Bey’in aşkı ile kalbinin çarpacağına söz verir Hatta söz vermekle kalmaz; Ali Bey’in her şeyi göze alarak onunla evlenmek istemesinin de ileride doğuracağı çevre baskısını düşünüp birlikte yaşamayı önerir. Nasılsa tüm İstanbul erkeklerinin bildiği aşk yuvasının kapılarını Ali Bey dışında herkese kapatır. Gerçi araya giren Namık Kemal bu anlatılanları yalanla süslediğini söyler ama okur olarak Mehpeyker ’in hep desise peşinde koşan, yalancı birisi olduğuna bizleri inandıracak doneler de koyamaz. Yaşadığı hayatı, geçmişini inkâr etseydi ona yalancı derdik yoksa bu bataklığa saplanış hikâyesini dürüstçe anlatması, Ali Bey’in bu durumu kabullenerek ilişkiye devam etmesi ve kendi zaafları yüzünden ilişkiyi çıkmaz yola sürüklemesi tamamen Ali Bey’in sorumluluğundadır. Mehpeyker ile yaşıt olan Ali Bey’i biraz sırça köşkte yetişen ve yaşamın gerçeklerinden uzak, saf birisi olarak çizmesi yazarın tüm olup biten kötülüklerin sorumluluğunu kadına yükleme çabasındandır. Tanpınar’ın dikkatinden kaçmayan bu durum şöyle dile getirilir: “…onu (Mehpeyker’i) muharririn gösterdiği ışıkta değil de kendisi olarak almalıdır. Pek az kitapta muhayyilenin kendisine, bu küçük hikâyede olduğu kadar itiraz eder. Bu yüz kırk sayfa boyunca muharririn sesinden fazla biz behemehâl olduğunun dışında çıkarılmak istenen biçare kadının itirazlarını duyarız. Sanki durmadan: “Fakat ben bu değilim… Ben hiçbir zaman düşündüğün insan olmadım!... Bırakın da ben kendimi anlatayım der gibidir...” (4) Tanpınar ile hemfikir olan Bakırcıoğlu, anlatıcı olarak Namık Kemal’in eserin akışına sıklıkla müdahale etmesini; “Namık