У нас вы можете посмотреть бесплатно İnsanlık Tarihinin En Büyük Katliamı | JonesTown Katliamı или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
herkese merhaba arkadaşlar bugünkü videomuzda 250’si çocuk, 900’den fazla kişinin ölümüne sebep olan Jonestown Katliamı ve bu katliamın baş mimarı Jim Jones’un hikâyesini dinlemeye ne dersiniz.......videoya geçmeden önce kanalıma abone olup videoyu beğenebilirsiniz.o zaman videoya geçebiliriz...13 Mayıs 1931 tarihinde Indiana'da dünyaya gelen Jones, doğduğu gün itibariyle anormal bir hayatın başrolü olmuştu. Öyle ki Jones'un annesi Lynetta Putnam'ın, yeni doğan oğlunun bir 'mesih' olduğuna inandığı söylenir.Birinci Dünya Savaşı gazilerinden biri olan babası James Thurman ise Klu Klux Klan üyelerindendi. Sanrılar gören bir anne ve alkolik bir babanın çocuğu olan Jim Jones’un zehirli zihninin temelleri ta bu zamanlardan atılmıştı anlayacağınız…Büyük Buhran zamanlarında yaşadıkları maddi sıkıntılar sebebiyle ailesi yıkık dökük bir barakaya taşınmak zorunda kalmıştı. Indiana, Lynn'de bulunan bu barakanın tesisatı bile yoktu.Yokluk içinde yaşayan, ailesinin bile doğru düzgün ilgilenmediği Jones, içinde git gide büyüyen o boşluğu doldurmak için dine yönelmeye başlamıştı. Arkadaşları onun garip bir çocuk olduğunu düşündükleri için ondan uzak duruyordu. Jones yalnızlığını perdelemek için daha on yaşındayken komşularla beraber kiliseleri gezmeye gidiyor, vaktini İncil okuyarak geçiriyordu. Üstelik başkalarının dikkatini çekecek kadar ölümle kafayı bozmuştu. Sırf ölümü merak ettiği için çocukken bir kediyi bıçaklamış ve ölen hayvanlara sürekli cenaze törenleri düzenler olmuştu.Anne ve babası ayrılınca o da ailesiyle olan bağlarını koparıp kendi yolunda ilerlemeye karar vermişti. Kilise eğitimine yönelip vaiz oldu, daha sonra hayatını Marcel Baldwin ile birleştirdi.Politikaya oldukça meraklıydı, okumayı da çok seviyordu Jim Jones. Hitler, Stalin ve Mao gibi liderlerin hayatlarını incelemek onun için büyük bir keyifti. Tıpkı onlar gibi büyük kitleleri etkilemenin peşindeydi. Yaşı ilerledikçe hitabet yeteceği güçlenmiş ve insanları çok daha kolay yönlendirir olmuştu. Irkçılık karşıtı söylemleri de bunda önemli bir etkendi. Jones artık kendi cemaatini kurmanın zamanının geldiğini düşünmeye başlamıştı.İlk aşama cemaati için para toplamaktı. Jones, kapı kapı dolaşıp evcil maymun satıyor ve kazandığı bu paralarla yeni tarikatının temellerini atıyordu.Önce "Kurtuluşun Kanatları" adını verdiği kiliseyi kurmuş, ardından da özendiği liderler gibi toplulukları etkileyerek "Halkın Tapınağı" adlı tarikatı kurmuştu. Radyolarda vaazlar veriyor, sözde şifa yeteneğiyle insanları etkiliyordu. Tekerlekli sandalyedeki bir kadını yürütmüş, kanser hastalarının tümörlerini çıkarmıştı.Halbuki perde arkasında dönen işler çok başkaydı. Örneğin; tekerlekli sandalyeden kurtardığı kadın aslında Jim Jones'un sekreteriydi, çıkardığını söylediği o tümörler de tavuk ciğeri! Gerçi Jones insanların gözünü öylesine boyamıştı ki, kimse onun yalan söylemiş olabileceğine ihtimal dahi vermiyordu.Kilisesinde halka kapalı toplantılar düzenleyen Jones, zamanla çevrede merak uyandırmaya başlamıştı. Bu merakı kendi lehine kullanan tarikat lideri siyasete soyundu; önce Komünist Parti'ye daha sonra da Demokratların safına yöneldi.Kimse onun bir düzenbaz olduğunu düşünmüyordu, hatta Amerika Birleşik Devletleri'nin en iyi din adamlarından biri olarak lanse ediliyordu. İnanır mısınız, kendisi ‘üstün başarılarından dolayı’ Martin Luther King Ödülü’ne bile layık görülmüştü.Ancak bir süre sonra ibre ufak ufak tersine dönmeye başladı... Hakkında müritlerini cinsel ilişkiye zorladığı, uyuşturucu madde kullandığı ve şiddete meyilli olduğu söylentileri dolaşır olmuştu.Bu söylentileri araştıran ve New West adlı dergide bir makale yayımlayan Marshall Kilduff adlı muhabir yüzünden Jones kendini tehdit altında hissediyordu. O yüzden 1974 yılında müritlerini toplayıp Guayana’da satın aldığı ve Jonestown adını verdiği topraklara getirdi.Bu ıssız arazi, dışarıdan bakıldığında bir cennet gibi görünüyordu. Tabii, cennetin içinde gizlice cehennem hüküm sürüyordu. Jones, gün içinde şehrin içindeki hoparlörlerden vaaz veriyor, silahlı muhafızlar kimsenin buradan çıkmasına izin vermiyordu.Yaşam ölümle eş değer diyen Jones, insanlara sürekli intihar fikrini empoze ediyordu. Burada yaşananları haber alan eski müritler ve kasabadakilerin akrabaları, insan haklarının ihlal edildiğine dair hükumeti uyardılar. İnsanlık Tarihinin En Büyük Katliamı | JonesTown Katliamı Dünyanın Gelmiş Geçmiş En Büyük Ajanı-ELİ COHEN (1.Kısım) • Dünyanın Gelmiş Geçmiş En Büyük Ajanı-ELİ ...