У нас вы можете посмотреть бесплатно “Okulun zorbası üvey abin olur”// Taehyung ile hayal et • Amara или скачать в максимальном доступном качестве, видео которое было загружено на ютуб. Для загрузки выберите вариант из формы ниже:
Если кнопки скачивания не
загрузились
НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием видео, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу
страницы.
Спасибо за использование сервиса ClipSaver.ru
📌Oppacı değilim. 📌Smut değildir. 📌Hikaye bana aittir. 📌Yazım yanlışları için kusura bakmayın. 📌Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 📌Pinterest: Nepentheme —————————————————————————- Tae (17) Min Sue (16) Hikaye^^ Min Sue’den~ Kimse, hayatta en büyük belasının kim olacağını önceden tahmin edemez. Şahsen, ben edemezdim. Düşünüyorum da, eğer biri bana okulun en büyük zorbasının peşimi bırakmayacağını, her gün hayatımı cehenneme çevireceğini ve bir noktada onun yüzünden tüm dünyamın altüst olacağını söyleseydi, sadece güler geçerdim. Ama gülmek için fazla yorulmuş durumdaydım. Lise hayatımın en büyük derdi, derslerim olmalıydı. Sayfalar dolusu formüller, ezberlenilmesi gereken tarihler, sınavlardan sınava koşuşturmaca.. En iyi bildiğim şey, çalışmaktı. Eğer yeterince uğraşırsam, yeterince emek verirsem, önümdeki her engeli aşabilirdim. Ama beni asıl zorlayan şey, ne sayılar, ne de teorilerdi. Tae. Onun varlığı, en zorlu matematik problemlerinden bile daha karmaşıktı. Dünkü sözü hala kulağımda çınlıyordu. “Min Sue’nin sinirini ne kadar bozarsam, o günüm o kadar güzel geçiyor.” Koridorun sonunda, ders kitaplarımda dolu çantamı sırtıma düzgünce yerleştirirken, sırtımda bir ağırlık hissettim. Anlık bir baskı, dengesiz bir adım ve ardından boğuk bir kahkaha. “Vay be, inek yine erkencisin.” Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Omzuma sertçe dokunan elin sahibini görmeme gerek bile yoktu. Elbette Tae’den başkası değildi. “Sana bir şey soracağım,” dedi kıkırdayarak. Öylesine sorulmuş bir soru olacağı barizdi. Dalga geçmek için yapıyordu. “Bu kadar çok ders çalışınca gerçekten zeki hissediyor musun? Yoksa sadece kendini mi kandırıyorsun? Çünkü baksana, ben bile sıfır ders çalışmamla hala senin önündeyim de o yüzden soruyorum. Bu kadar ders çalışmayla beni liderliğinden indirebilir misin?” Ona cevap vermedim. Daha doğrusu, vermek istemedim. İkincilik kötü bir şey değildi. Annem hep böyle derdi. Benimle gurur duyduğunu. Tae böyleydi. Bir defa ağzını açtığında, tüm gün peşimi bırakmazdı. İlerledim. “Korkunç bir hayatın olmalı,” diye devam etti. “Ne eğlence var, ne arkadaş… yazık.. not defterlerinle mi konuşuyorsun?” Olduğum yerde durup gözlerimi kıstım. “Ne istiyorsun Tae?” Beni taklit etti. Sonra devam etti. “Bir şey istediğim yok her sene kendime nir kurban seçerim, bu sene de o sensin. Özel değilsin yani,”diyerek son cümlesine sanki özenle bastırmış gibi devam etti. “Bilmem belki hayatına biraz renk. Ne dersin?” Tam o sırada önümde yürüyen iki öğrenci aniden durdu ve çarpışmamak adına adımlarımı geri çektim. Ancak bu, Tae’nin fırsatı kaçırmasına neden olmadı. Bir anda arkamdan gelip omuzlarımdan tuttuğu gibi beni kendine doğru çekti. “Bu kadar kolay kaçamazsın ki. İzin vermem.” Sınıfın içinde birkaç kişinin bakışlarıni üzerimize çevirdiğini fark ettim. “Baksana, yine başladılar.” “Min Sue hiç rahat durmuyor.” “Bu kız da ne yapsa olay oluyor.” Gözlerimi yumdum ve tekrardan açtım. Sinirle bileklerimi sıyırarak ondan kurtuldum. “Beni artık rahat bırak.” Bunu söylediğim anda yüzündeki o rahat gülümseme genişledi. “Neden kendi eğlencemi bırakmalıyım ki? Hem senin için de iyi olmuyor mu? Ayda yılda bir birisiyle muhabbet ediyorsun, anneni saymazsak.” Arkadan biri de bağırdı. “Ya da defterlerini.” Herkes bir anda kahkahaya boğuldu. Birkaç saat sonra sonunda sınıfa gelmiştim, ancak gün boyu Tae türkü türlü bahanelerle karşıma çıkmıştı. Neyseki sonunda evdeydim. Sessizliğin içinde ders çalışmaya başlamıştım. Ev her zamanki gibi huzurluydu. Annem mutfakta bir şeylerle meşguldü. Her şey sıradandı. “Min Sue, yemek hazır.” Kitabımı kapattım ve gözlüklerimi düzelterek mutfağa yöneldim. Fakat daha masaya dahi oturamadan, önümdeki gördüğüm manzarayı gördüğümde ayaklarım resmen yere çivilendi. Tae. Masada onun babası sanırım, bir de Tae vardı. Neler oluyordu? Tae bana baktığında bakışlarındaki şaşkınlığı gizleyemedi. “Sen-“ aynı anda konuştuk ama ikimiz de cümlemizi tamamlayamadık. İkinizi de tanıştırayım. “Tae, Min Sue kızım. Kızım, bu da Tae. Şans eseri tanışıyor olmalısınız, aynı okula gidiyormuşsunuz. Babasıyla görüşüyoruz.” Annemin dediklerini duyamıyordum. “Oğlum bahsediyordu zaten ondan sık sık.” Bakışlarımı babasına çevirdim. “Tanışıyorsunuz değil mi?” Tae derin bir nefes aldı, sonra şaşkınlığı yavaş yavaş dağıldı ve dudaklarının kenarı hafifçe yukarıya kıvrıldı. “Ah evet baba. Tanışıyoruz. O benim alt sınıfımda. Çok iyi anlaşıyoruz.” Gözlerini benden ayırmadı. İçimde büyük bir patlama olmuştu ancak bunu yüzüme taşırmamakta kararlıydım. O ise gözlerini kısarak başını yana eğdi, sesi alaycı bir tona bürünmüştü. “Yemeğini sevdin mi kardeşim?” “Kardeşim mi?” dedim fısıldayarak. “Hayatındaki yeni şeylere hemen alışıyor musun sen?” diyerek çatalı parmaklarımın arasına sabitledim. “Hayatım hala aynı olacak. Sen okulun ineği, ben de zorbası olacağım.” DEVAMI YORUMLARDA//